ANNESİ EN ÇOK ONA GÜVENDİ. VE O, TÜRKİYE’NİN EN ZENGİN İKİNCİ İNSANI ŞİMDİ / günlerden 3 aralık

 

 


Albert Einstein “Hayat iki şekilde yaşanır” diyor:

“Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi.”

Ve ekliyor:

“Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır.”

Forbes’in 2024 yılı değerlendirmesinde 3,2 milyar dolarlık servetiyle “Türkiye’nin en zengin ikinci insanı” olan İpek Kıraç için hayat, sanırım böyle bir şey.

Okuyun lütfen:

İpek Kıraç aslında Elazığlı bir ailenin kızı, o da bunu sonradan öğrendi. Sosyal Hizmetler Kurumu’nun ona verdiği isim ‘Kader’ idi, onun kaderini ise küçücük bir bebekken evlat edinilmek değiştirdi. Vehbi Koç’un kızı Suna Kıraç ve eşi İnan Kıraç tarafından evlat edinildi, adı İpek oldu.

Mucizelerin ilki buydu.

Devam edelim:

İpek Kıraç Koç Lisesi’ni bitirdi, Brown Üniversitesi’nde biyoloji okudu. Annesini kaybedene kadar babasıyla kenetlenmişti. 2020 yılında Suna Kıraç hayata veda etti. Vasiyetiyle, Koç Holding’in yaklaşık yüzde 12’sine denk gelen hisseyi kızı İpek Kıraç’a bıraktı.  Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi olan İpek Kıraç, aynı zamanda Sirena Yatçılık Yönetim Kurulu Başkanı ve Koç Lisesi Yönetim Kurulu Başkanı.

İşte ikinci büyük mucize.

Elif Ergu Demiral’ın Gazete Oksijen’de yayınlanan İpek Kıraç’la yaptığı hoş bir söyleşi var.

“Çok şanslı buluyor musunuz kendinizi?” sorusunu, şöyle yanıtlıyor İpek Kıraç:

Annem bir kez bana ‘Sen hem çok şanslı hem de şanssız bir çocuksun’ demişti. Sanırım en güzel tarif bu olur. Aile bekleyen binlerce çocuk içerisinden Suna Kıraç tarafından evlat edinilmek, onun tarafından yetiştirilmek dünyanın en büyük şansı bana göre. Ama sonrasında anneme en ihtiyacım olan yaşlarda onun hastalanması, hayatımın bir günde altüst olması, tam ergenlik yaşlarımda annemi her an kaybetme korkusuyla yaşamak, o çaresizlik hissi. Tabii ki çok çok zordu.

Belki daha da zoru, babası İnan Kıraç’ın annesinin vasiyetine karşı çıkması ve kızını evlatlıktan reddetmek için dava açmasıydı.

Annem hem çok çalışırdı hem de babama göre daha sert mizaçlı bir insandı. Babamla ilgili bütün anılarım çok sıcak ve güzel. Gün gelip böyle bir duruma düşeceğimizi söyleseler asla inanmazdım” diyor İpek Kıraç.

Sanırım az bile söylüyor.

Gerçekten olacak şey değil ama kader insanın karşısında sadece mucizeler çıkarmıyor.

Gerçek olan İpek Kıraç’ın duyguları.

Instagram’daki hesabından annesine bir seslenişi var ki, duygulanmamak imkansız:

İyi ki doğdun…

İyi ki anne olmak istedin…

İyi ki beni istedin… İyi ki beni seçtin…

Ve iyi ki beni tüm kalbinle sevdin…

İyi ki ben daha da küçükken hasta olmadın, en azından kısa da olsa kaliteli bir süremiz olabildi…

Ve iyi ki o kısacık zamanımızda bana şu an hayatıma ışık olan tüm değerleri aşıladın…

İyi ki benim için her cephede savaştın.

Ve iyi ki en çok bana güvendin…

İyi ki ömründen uzun ideallerin vardı ve iyi ki onları senden sonra devam ettirmek benim hayatımın anlamı ve mücadeleye devam etmemin tek yolu oldu…

İyi ki tüm zor anlarda seni gerçekten yanımda hissediyorum...

Ve iyi ki inandıklarının peşinde sonuna kadar koştun ve arkalarında sonuna kadar durdun.

Bu kadar iyi ki olmasına rağmen, bir tane de keşkem var…

İyi ki doğdun… Ama keşke bu kadar da yarım kalmasaydık…



Albert Einstein demişti ya “Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır” diye.

İpek Kıraç aynen öyle yapıyor.

Kurduğu “Suna’nın Kızları” girişimiyle umutsuz insanlara, umut olmaya çalışıyor.

"Türkiye’nin dezavantajlı bölgelerindeki kız çocukları, aileleri ve kamu yetkilileriyle bir araya geliyor.

Erken yaşta ve zorla evlendirilen, tarlada çocuk işçi olarak çalıştırılan, ev içi sorumluluklarından ötürü eğitimini tamamlayamayan çocuklarla tanışıyor.

Hayatta hiçbir seçme şansları olmadığını, annelerinin kaderini yaşamak zorunda olduklarını düşünen insanları yaşadığı bu kısır döngüyü kırmak ve kız çocukların ihtiyaçları olan gelişim fırsatlarına erişmesini sağlamak; hayatlarıyla ilgili kendi kararlarını verebilmelerini, gelecekleriyle ilgili hayaller kurmalarını, hayallerinin peşinden gitmelerini istiyor."

En önemlisi giriştiği mücadele, yürüdüğü yol, hani o adını sıkça duyduğumuz bir "sosyal sorumluluk projesinden" ibaret değil.

Suna’nın Kızları”, doğal olarak “İpek’in Kardeşleri” demek.

Hatta “İpek Kıraç’ın hayatı” demek.

Harikasın İpek.

Suna Kıraç’ın ne kadar da doğru bir karar verdiğinin, canlı kanıtısın.

Ve iyi ki, varsın.

 

3 ARALIK’LAR

  • 1928 - Ekmek otuz para ucuzladı.
  • 1934 - Dini kisvelerle ilgili yasaklar öngören, "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun" kabul edildi.
  • 1942 - Zonguldak'ta bir maden ocağındaki kazada 63 işçi öldü.
  • 1944 - Yunanistan'da, komünistler ve kralcılar arasında Yunan İç Savaşı başladı.
  • 1967 - Cape Town'daki (Güney Afrika Cumhuriyeti) Groote Schuur Hastanesinde, Christiaan Barnard başkanlığındaki bir nakil ekibi, bir insan üzerinde ilk kalp naklini gerçekleştirdi.(o tarihte 53 yaşında olan Louis Washkansky'ye) Nakil yapılan hasta, 18 gün yaşayabildi.
  • 1981 - Bülent Ecevit, dört aylık hapis cezasını çekmek üzere Ankara Merkez Kapalı Ceza evine konuldu.

 

3 ARALIK’TA DOĞANLAR

  • 1960 - Julianne Moore, Amerikalı oyuncu ve çocuk kitabı yazarı
  • 1981 - David Villa, İspanyol futbolcu

 

3 ARALIK’TA ÖLENLER

  • 1984 - Muharrem Ertaş, Türk saz ve söz ustası (d. 1913)
  • 1988 - Rasim Kaygusuz, Türk öğretmen ve Cin Ali kitaplarının yazarı (d. 1926)

Yorumlar