2,5 milyar liralık dizi pastasını, bir menajeri "kadeş savaşından" sorumlu tutarak ele geçirmek mümkün değil kardeş. Kaldı ki bir süre sonra öyle bir pasta olmayacak gibi görünüyor.
Bak şimdi tane tane anlatayım. Hiçbir yerde bulamazsınız bu bilgileri.
Kanallar bir dizi için yapımcıya 15-20 milyon TL arasında para ödüyor ama dizi 12 ratingi geçmez ise reklam geliri 10-12 milyon TL arasında kalıyor. (Bazen daha da aşağıda) Yapımcı da 15’e anlaştığı diziyi enflasyon ve kanalın istekleri nedeni ile cebinden harcama yaparak ile 18-20 milyon TL harcayarak mal edebiliyor. Yani her iki taraf da yaklaşık bölüm başına 5 milyon TL zararda.
Dizi yurtdışına satılamazsa üzerine bir bardak soğuk su içiliyor karşılıklı. Diyelim ki satıldı "onu gösterme , bunu gösterme, aman öpüşmesinler sevişmesinler, bu konuyu işleyemezsiniz, enişte baldıza aşık olamaz" gibi baskılar nedeni ile senaryolar çekicilikten uzaklaşıyor ve dizilerimiz eskisi kadar hızlı ve yüksek değerlerle satılamıyor.
Bölüm başı 200 bin dolara satıldı diyelim (ki ortalamaya göre iyi bir rakamdır)... Ne etti toplam kar: 7.5 milyon TL. Çık komisyonları, çık oyunculara ödeneni filan; sonra böl ikiye; yarısını kanala , yarısını yapımcıya öde.
Ne geçti eline? Bölüm başı 2,5 milyon TL filan. Zarar 5 milyondu. Çık bu zarardan gelen parayı. Bölüm başı 2,5 milyon TL herkes zarar etti. Hay bin kunduz...
Her bir dizi için 100 milyonları bulan başlangıç maliyetinin veya banka kredisinin faizinden bahsetmiyorum bile. Onları da düşersen yapımcılar ortalama bir dizide hesabı kitabı iyi yapamazlarsa 4 milyonu geçen zararlar edebiliyorlar. Kanallar da öyle.
Peki niye yapıyorlar bu işi? Herkesin "Bir Muhteşem Yüzyıl daha yakalar mıyız acaba?" beklentisi var çünkü. Maliyetlerin çok daha düşük olduğu yıllarda Muhteşem Yüzyıl bölüm başı 800 bin dolarları aşan bir yurtdışı satışı yakalamıştı. (Dolar da dolardı o yıllarda yani) Herkesin ağzını sulandıran havuç işte bu...
Tekrarı mümkün mü? Bu ekonomik şartlarla zor görünüyor. Kanal ve yapımcılar "Arşiv oluşturuyoruz. Gelecekte çok değerlenecek bu arsalar" beklentisinde. Bu savurganlık devam ederse yakında çiftler çubuklar satılır, pastanın dibini sıyırmak için herkes kuyruğa girer.
Çözüm nedir diye sorarsanız söyleyeyim. Ya kanallar eski yapıya ağırlık verip sadece bazı günler yurtdışına satışı kesin olan dizilere yer verecekler. Geri kalan günleri "Yarışma-Komedi-Magazin" olarak değerlendirecekler. Ya da içerikler, fikirler, oyuncular özgürleşecek ülke ile birlikte...
"Yalova kaymakamı" olarak arz ederim albayım...
25 OCAK’LAR
1881 - Thomas Edison ve Alexander Graham Bell Oryantal Telefon Şirketini kurdu 1890 - İspanya'nın futbol takımı olan Sevilla FC kuruldu.
1918 - Rusya, Sovyetler Birliği (SSCB) oluşunu ilan etti.
lar.
1954 - Ankara'da sıcaklık -30 dereceye düştü; okullar tatil edildi.
1974 - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Millî Selamet Partisi (MSP) Hükûmet ortaklığı protokolü imzaladı.
25 OCAK’TA DOĞANLAR
1881 - Emil Ludwig, Alman yazar (ö. 1948)
1882 - Virginia Woolf, İngiliz yazar (ö. 1941)
1923 - Hıfzı Topuz, Türk gazeteci ve yazar
25 OCAK’TA ÖLENLER
1947 - Al Capone, Amerikalı gangster (d. 1899)
1958 - Cemil Topuzlu, Türk cerrah (Türkiye'de modern cerrahinin kurucusu, İstanbul'un eski Belediye Başkanı ve Tıp Fakültesi Dekanı) (d. 1866)
1990 - Ava Gardner, Amerikalı sinema oyuncusu (d. 1922)
2009 - Orhan Duru, Türk yazar ve gazeteci (d. 1933)
2016 - Ergüder Yoldaş, Türk müzisyen ve besteci (d. 1939)
Yorumlar
Yorum Gönder