TÜRKİYE’NİN KALBİNDE YAŞIYOR, KARŞIYAKA’NIN BAĞRINDA YATIYOR / günlerden 14 ocak


 


14 OCAK’LAR 

1857'de Langaza'da doğdu. Toprak işleri ile uğraşan "Sofuzadeler" ailesinden Feyzullah Ağa ile onun üçüncü eşi Ayşe Hanım'ın (Ayşe Molla) tek kızıdır. 

Aile kökeni, II. Mehmed zamanında Karaman'dan Rumeli'ye göçüp Selanik ile Manastır'ın arasındaki Vodina Sancağı'na bağlı "Sarıgöl" bucağına yerleşen ve "Konyar" olarak da bilinen Yörük Türkmenlere dayanır. 

Zübeyde Hanım, Langaza'da Rapla Çiftliği'nde büyüdü. Çocukluğunda okuma yazmayı öğrendi. Okuryazar olduğu için annesi gibi "molla" lakabı ile anıldı. Muhafazakâr, geleneklerine bağlı, dindar bir kadın olarak yetişti. 

İlk evliliği 

Genç kızlık döneminde ailesi ile birlikte Selanik'e yerleşti. Osmanlı Rüsumat (Gümrük) İdaresinde memur olarak çalışan Ali Rıza Efendi ile Selanik'te evlendi. Bu evliliğin tarihi kesin olarak bilinmiyor. 

Çift, evlendikten sonra bir süre Ali Rıza Efendi’nin ailesinin yaşadığı Selanik’te Yenikapı mahallesindeki evlerinde yaşadı. Burada yaşadıkları dönemde Fatma, Ömer ve Ahmet adlı üç çocukları oldu ve Fatma'yı 1875'te difteriden kaybettiler. 

Ali Rıza Efendi, 1876'da Osmanlı-Sırp Savaşı'nın başladığı günlerde kurulan Selanik Askerî Milliye Taburu adlı gönüllü taburda askerlik yaptı. Aynı yıl, Ali Rıza Efendi'nin babası Kızıl Hafız Ahmet Efendi Selanik Olayı'nın ele başlarından olmakla suçlandı ve dağa çıkarak Firarî Ahmet Efendi oldu. 

Zübeyde Hanım ile Ali Rıza Efendi, Selanik'ten ayrılarak Ali Rıza Efendi'nin tayin olduğu, Türk-Yunan sınırındaki "Papaz Köprüsü" ya da "Çayağzı" denilen bölgede yaşamaya başladılar. Burası bir yerleşim yeri değil, sadece görevlilerin ailelerinin kaldığı birkaç ev ile gümrük kontrol noktasından ibaret bir yerdi; yaşam şartları çok ağırdı. 

Bir süre sonra memurluktan ayrılarak kereste ticareti ile uğraşmaya başlayan Ali Rıza Efendi, Selanik'te Koca Kasım Paşa Mahallesi'ndeki pembe boyalı evi yaptırdı. 

Dördüncü çocuklarına hamile Zübeyde Hanım, rahat bir doğum yapmak için Selanik'e gitti ve 1881'de Selanik'te bir oğlan doğurdu. Ali Rıza Efendi bebeğe, çocukken ölen kendi kardeşi Mustafa'nın hatırasını yaşatmak için "Mustafa" adını verdi. 

1883'te Mustafa iki yaşındayken sekiz ve dokuz yaşındaki abileri Ömer ve Ahmet, Papazköprü'de difteriden öldü. Defnedildikten sonra Ahmet'in cesedinin çakallar tarafından parçalanması Zübeyde Hanım'ı derinden etkiledi 

Bu yıllarda yöredeki Yunan eşkıyasının saldırıları yüzünden kereste ticaretinde büyük zarar gören, bir iki defa da eşkiyalar tarafından rehin alınan Ali Rıza Bey, kereste ticaretini bıraktı ve aile tekrar Selanik’te yaşamaya başladı. Zübeyde Hanım ile Ali Rıza Efendi'nin iki çocukları daha oldu. Makbule 1885'te, Naciye 1889'da doğdu. 

Kereste işinden sonra tuz ticareti yapan Ali Rıza Efendi, satışlar iyi gitmeyip tuzlar depoda eriyince dükkânı kapadı ve içine kapandı. Memurluğa tekrar girme girişimi başarısız oldu.[9] Kimi kaynaklara göre 1888'de, kimine göre 28 Kasım 1893 tarihinde bağırsak veremi nedeniyle öldü. 

Zübeyde Hanım, eşinin kaybından sonra çocukları Mustafa, Makbule ve Naciye'yi büyütme görevini tek başına üstlendi. 

İkinci evliliği 

Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi'yi kaybettikten sonra pembe boyalı evin yanındaki küçük bir eve geçti. Pembe Ev'i kiraya vererek bu gelir ile yaşamını sürdürdü. Üvey kardeşi Hüseyin Bey'in Langaza'daki bir çiftlikte kâhyalık yaptığı dönemde çocuklarıyla çiftliğe gitti. Bir süre sonra Mustafa'nın okulu nedeniyle Selanik'e döndü. 

Kardeşi Hüseyin'in aracı olması ile Teselya’lı Lalot oğlu Ragıp Bey, birkaç defa Zübeyde Hanım ile evlenmek istediyse de o, oğlu Mustafa'nın tepkisi nedeniyle önce reddetti. Ardından teklifi kabul etti ve dört çocuklu dul bir bey olan reji memuru Ragıp Hayri Bey ile evlendi. Evlilikten sonra pembe boyalı eve yerleştiler.

Mustafa, annesinin evlenmesine baştan tepki göstermiş; hatta evi terk edip Horhorsu mahallesinde oturan Emine halasının yanında kalmıştı. Zamanla üvey babası ile olumlu ilişkiler kuran Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy'a, Ragıp Bey hakkında "Bana karşı hep çok saygılı davranmış, büyük adam muameleleri etmiştir. Nazik ve kibar bir insandır." demiştir. 

En küçük çocuğu olan 12 yaşındaki Naciye'nin 1901'de veremden ölümü ile Zübeyde Hanım dördüncü çocuğunu da kaybetti. 

Hayatta kalan tek oğlu Mustafa Kemal’in 1905'te Harp Akademisi’ni bitirip kurmay yüzbaşı olduktan sonra arkadaşlarıyla "gizli örgüt kurmak, bu amaçla para toplamak, Sultan Abdülhamid’e bombalı bir saldırı planlamak" gibi suçlamalarla tutuklanıp bir süre Bekirağa Bölüğü'nde hapsedilmiş olduğunu öğrendiğinde derhal İstanbul’a gitti ve birkaç gün görebildiği oğlunu ilk görev yeri olan Şam'a uğurladı. 

Yaşadığı Selanik kenti, Balkan Savaşları'ndan sonra Osmanlı toprağı olmaktan çıktı; 10 Ağustos 1913’te imzalanan Bükreş Antlaşması ile resmen Yunanistan'a bırakıldı. Aile bu dönemde Selanik'te kalmaya devam etti. 

I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yılları 

Zübeyde Hanım, I. Dünya Savaşı sırasında Ragıp Bey’den ayrıldı; kızı Makbule ve üvey kızı Ruhiye ile birlikte İstanbul’a göç etti. Mustafa Kemal'in Haziran 1915'te kiraladığı Beşiktaş Akaretler’deki 76 numaralı eve yerleşti. 

Mustafa Kemal Paşa, Doğu Cephesi’nde görevliyken tanıyıp evlat edindiği öksüz çocuklardan biri olan Abdurrahim’i ona bıraktı. Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal'in emaneti Abdürrahim'i yetiştirdi. Ayrıca Zehra, Afife ve İhsan adında başka manevi evlatları da vardı ve Makbule Hanım'ın aktardığına göre Akaretler'deki evde hepsi bir arada yaşamaktaydı. 

I. Dünya Savaşı sırasında Mustafa Kemal’in cephede sarılık geçirerek Halep'te tedavi olduğu sırada İstanbul'da, Mustafa Kemal'in çöl kumu nedeniyle gözünün kör olduğu söylentisi yayılmıştı. Zübeyde Hanım, oğlunun kör olduğu endişesiyle Halep'e trenle bir hafta süren yolculuk yaptı. Oğlunu ziyaret edip İstanbul'a döndü. 

Savaşta mirliva rütbesi alan ve "Paşa" ünvanı ile anılmaya başlayan Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi'nin ardından, İtilaf donanmalarının İstanbul’a demir attıkları gün olan 13 Kasım 1918'de cepheden döndü. Ailesi için Şişli'deki Halaskargazi Caddesi'nde bulunan üç katlı evi kiraladı. Zübeyde Hanım, 28 Kasım 1918'den itibaren kızı Makbule ile birlikte bu evin üçüncü katına yerleşti. Millî mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu'ya geçen Mustafa Kemal'i 16 Mayıs 1919 günü bu evden uğurladı. 

Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkarak Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı dönemde Zübeyde Hanım, kızı Makbule Hanım'ı, o sırada ticaretle uğraşan Mustafa Mecdi Bey ile evlendirdi. 

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından sonra Şişli'deki evden ayrılıp yeniden Akaretler'deki eve dönen Zübeyde Hanım, Türk ordusu Anadolu'daki bağımsızlık savaşında başarılar elde ettikçe işgal kuvvetlerinin baskılarına maruz kaldı. 1920'de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idama mahkûm edilmesi haberinden sonra üzüntüsünden kısmi felç geçirdi. 

Mustafa Kemal ile buluşması 

Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa Kemal ile ancak 14 Haziran 1922’de tekrar buluşabildi. Mustafa Kemal'in Türk ordusunun Başkomutanlık Meydan Savaşı için hazırlık yaptığı dönemde Albay Halit Bey komutasındaki Kocaeli grubunu denetlemek ve Fransız gazeteci ve yazar Claude Farrére ile görüşme yapmak üzere İzmit'e geldiği sırada Zübeyde Hanım, kızı Makbule Hanım ile birlikte tebdili kıyafetle Adapazarı'na gitti. Üç yıldır görmediği oğlu Mustafa Kemal ile Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Vehip Bey'in evinde buluştu. 

Bu buluşmadan sonra Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal ile Ankara'ya gidip bir bağ evine yerleşti. Büyük Taarruz'u başlatmak için Ankara'dan ayrılmadan önce onu ziyaret eden, ancak gizlilik gereği Ankara'da bir çay ziyafetine gittiğini söyleyen oğluna bir mektup yazıp onu şu sözlere savaşa uğurladı: 


Oğlum, seni bekledim. Dönmedin. Çay ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum, sen cepheye gittin. Sana dua ettiğimi bilesin. Harbi kazanmadan dönme. 

 

Son günleri ve ölümü 

Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat Zafertepe'den idare ettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile savaş zaferle sonuçlandı ve vatanın kurtuluşu sağlandı. Zübeyde Hanım, Ankara'nın sert iklim koşulları sağlığını olumsuz etkilediğinden Zafer'den sonra tedavi olmak ve Mustafa Kemal’in evlenmeyi düşündüğü Latife Hanım ile tanışmak amacıyla 18 Aralık 1922'de İzmir'e gitti. 

Son günlerini Latife Hanım Köşkü'nde geçiren Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923'te 66 yaşında öldü. Cenazesi, Karşıyaka'daki Ferik Osman Paşa Camii avlusuna defnedildi. 

(Kaynak:VİKİPEDİ) 

 

 

14 OCAK’TA DOĞANLAR 

1902 - Nâzım Hikmet, Türk şair (ö. 1963) 

1940 - Bilge Olgaç, Türk sinema yönetmeni ve senarist (ö. 1994) 

1941 - Faye Dunaway, Amerikalı sinema oyuncusu 

1949 - İlyas Salman, Türk sinema, tiyatro, dizi oyuncusu, yönetmen ve köşe yazarı 

1959 - Rasim Öztekin, Türk oyuncu (ö. 2021) 

1963 - Steven Soderbergh, Amerikalı yapımcı ve senarist 

1965 - Şamil Basayev, Çeçen lider (ö. 2006) 

1970 - Fazıl Say, Türk piyanist ve besteci 

 

 

14 OCAK’TA ÖLENLER 

1944 - Mehmet Emin Yurdakul, Türk şair ve milletvekili (d. 1869) 

1957 - Humphrey Bogart, Amerikalı sinema oyuncusu ve En İyi Erkek Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (d. 1899) 

1974 - Seyfi Demirsoy, Türk sendikacı ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkanı (d. 1920) 

1987 - Turgut Demirağ, Türk yapımcı ve film yönetmeni (d. 1921) 

1990 - Sabri Dino, Türk millî futbol takımı kalecisi ve iş insanı (Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar etti) (d. 1942) 

1994 - Nubar Terziyan, Türk sinemasının karakter oyuncusu (d. 1909) 

1996 - Onno Tunç, Ermeni asıllı Türk vatandaşı müzisyen ve besteci (tek motorlu uçağının Armutlu'da düşmesi sonucu) (d. 1948) 

1998 - Safiye Ayla, Türk sanat müziği sanatçısı (d. 1907) 

2022 - Aykut Edibali, Türk siyasetçi, yazar ve Millet Partisi Genel Başkanı (d. 1942) 

 

Yorumlar