SELÇUK ŞİRİN YAZDI: İYİ MİSİN TÜRKİYE? / günlerden 3 şubat



Başlığı ‘Hayat nasıl?’ olan 109 sayfalık rapor bizim vergilerimizle OECD tarafından hazırlanmış. Raporun amacı üye ülkelerde bireylerin yaşam kalitesini değerlendirmek. OECD 4 yılda bir hazırladığı bu raporda oldukça kapsamlı bir refah analizi yapıyor. Gelir dağılımı, istihdam, sağlık, eğitim, toplumsal güven ve çevre gibi 80’den fazla göstergeyi içeren rapor, ülkeler arası karşılaştırmalar yaparak politika yapıcılara rehberlik ediyor. Geçen yılın sonunda açıklanan 2024 raporu, COVID-19 sonrası ekonomik krizlerin etkilerini değerlendirerek güncellenmiş ve refahın sürdürülebilirliğine odaklanmış. 

Şimdi gelin, rapordan ülkemizin karnesini tek tek çıkartalım. Kendi içimizde yaptığımız subjektif değerlendirmelerin ne kadar gerçekçi olduğunu görmeye çalışalım. Verilere geçmeden bir de not düşeyim: OECD ile AB’yi karıştırmayalım. Toplam 38 OECD ülkesi arasında Şili, Meksika, Kolombiya gibi dar gelirli ülkeler ile İsrail, Yeni Zelanda gibi Avrupa dışındaki başka ülkeler de var. AB’ye göre çok daha dengeli ve daha düşük gelire sahip bir dağılımdan söz ediyoruz. 

1-Gelir Dağılımı ve Yoksulluk 

Türkiye’nin bir yoksulluk sorunu var ama ondan daha can alıcı bir diğer sorunu da bu yoksulluğun topluma eşit olmayan bir şekilde dağıtılmış olması. Çünkü Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesimin geliri, en yoksul yüzde 20’nin gelirinin tam 8.5 katı. OECD ortalaması 5.6 kat iken Türkiye gelir eşitsizliğinde en yüksek farklardan birine sahip. Gini katsayısına bakınca da yıllar itibarıyla gelir adaletsizliğinin ülkemizde her sene daha da bozulduğunu görüyoruz. Bir başka gösterge daha vereyim. OECD ortalamasında hane halkı medyan geliri yıllık 35 bin 200 USD iken, Türkiye’de bu rakam 18 bin USD seviyesinde. Yani ortalamanın neredeyse yarısı. Zaten Türkiye OECD ülkeleri arasında yoksulluk oranı en yüksek 5 ülkeden biri. Resmî rakamlara göre her 5 aileden biri yoksulluk sınırının altında gelire sahip. 

2-İşsizlik ve İstihdam 

Türkiye’de genel işsizlik oranı resmî rakamlara göre yüzde 9.6 ile OECD ortalaması olan % 4.9’un iki katı. Gerçek rakamın, yüzde 10’un altında olup olmadığını TÜİK’e bırakıyorum zira bu veriler oradan geliyor. Ancak resmî verilere göre beni asıl endişelendiren genç işsizlik oranı (15-24 yaş). Türkiye’deki her 4 gençten biri (yüzde 23) işsiz ve biz bu oranla OECD ülkeleri içinde en yüksek genç işsizlik oranına sahip 3 ülkeden biriyiz zira OECD genç işsizlik ortalaması yüzde 11.5. Ancak asıl kaygılanmamız gereken grup kadınlar. Türkiye’deki yalnızca üç kadından biri istihdama katılıyor (yüzde 32.5). Türkiye kadınların istihdama katılımında sondan ikinci sırada (OECD ortalaması yüzde 64. Zaten cinsiyet eşitsizliğinde raporda yer alan 41 ülke arasında sonuncu sıradayız!). 

3-Reel Ücretler ve Alım Gücü 

Türkiye’de reel ücretler, son 5 yılda yüzde 20 gerilemiş durumda. OECD ülkelerinin çoğunda ücretler enflasyona göre artarken Türkiye’de sert bir düşüş var. Asgari ücretin satın alma gücü açısından Türkiye, OECD içinde 38 ülke arasında 33’üncü sırada yer alıyor. Ama bu istatistik çok yanıltıcı. OECD içinde asgari ücretli oranı en yüksek ülke biziz. Daha evvel bu köşede yazdığım gibi pek çok ülkede asgari ücret öğrenci ve iş değiştirenlerin geçici geliri olarak kullanılıyor. Bizde artık her iki çalışandan biri asgari ücrete tabii. 

4-Konut ve Barınma Sorunları 

Farkındaysanız son zamanlarda gündemden düşen sorunlardan biri barınma. Oysa Türkiye’de hane halklarının yüzde 37’si gelirlerinin yüzde 40’ından fazlasını kira veya “mortgage” ödemeye harcamakta. OECD ortalaması yüzde 20 iken Türkiye konut maliyeti açısından en fazla zorlanan ülkelerden biri. Zaten biliyorsunuz, Türkiye’de ev sahipliği oranı yüzde 57’e düştü ki OECD ortalaması yüzde 68. Yıllardır varımızı yoğumuzu inşaata yatırdığımız hâlde nasıl hâlâ ev sahipliği oranında düşüş yaşıyoruz sorusunu zaten başka bir yazıda ele almıştık. 

5-Eğitim ve Gelecek Beklentileri 

Ah eğitim! Açıkçası bu konuya girmekten artık ben kişisel olarak bıktım. Yaz, yaz aynı yere geliyoruz. Sorunu biliyoruz, çözümü de biliyoruz ama işte bir türlü eyleme geçemiyoruz. Tekrar edeyim, 15 yaşındaki öğrencilerin akademik başarısı PISA sınavlarında OECD ortalamasının altında. Öğrencilerin gıdaya erişimi açısından bakınca durum daha da berbat. Son bir ayda haftada en az 1 gün hiç yemek yiyemediğini söyleyen öğrencilerin oranı bizde yüzde 20, ki bu oran OECD ülkelerinde yüzde 8. Türkiye’de gençlerin yüzde 26’sı ne eğitimde ne de istihdamda (NEET). OECD ortalaması yüzde 14. Yine not edeyim: Bu istatistiği değerlendirirken unutmayın ki Avrupa’da en yüksek oranda genç nüfusa sahibiz. Demografik avantaj bitti derken kastımız bu! 

6-Toplumsal Güven ve Demokrasi 

Türkiye’de hükümete güvenenlerin oranı yüzde 30 ile OECD içinde en düşük seviyelerde (OECD ortalaması yüzde 45) ancak daha önemli bir veri var raporda. Ülkemizde insanların birbirine güvenme oranı yalnızca yüzde 23, ki biz bu oranla OECD’de birbirine güvenin en düşük olduğu 5 ülkeden biriyiz. 

7-Yaşam Memnuniyeti 

Ve son olarak rapor, başlığındaki soruya dönmüş. Türkiye’de yaşam memnuniyeti 10 üzerinden 4.7 (OECD ortalaması 6.7). Tahmin edeceğiniz gibi bu oranla sondan üçüncü sırada yer alıyoruz. Son günlerdeki kazaların da hatırlattığı bir başka veri daha var raporda. İnsanların “Kendimi güvende hissediyorum” deme oranı bizde yalnızca yüzde 40 ve biz bu oranla sondan 4’üncü sıradayız. 

Türkiye’de hayat iyiye gitmiyor! 

Hayatın hangi alanına bakarsak bakalım sonuç değişmiyor. Veriler çok net. OECD ortalamalarına kıyasla sadece geride değiliz, diplerdeyiz! Ekonomik belirsizlik ve yüksek enflasyon yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmüş durumda. Dolayısıyla soru artık ne yapacağımız… Yapay gündemle devam mı edeceğiz yoksa oturup memleketin gerçek sorunlarına akılcı çözümler mi geliştireceğiz? Biz ilkinde ısrar ettikçe yaşam kötüye gitmeye devam edecek. Tercih bizim! 

SELÇUK ŞİRİN / GAZETE OKSİJEN


 

 

3 ŞUBAT’LAR 

1815 - İlk peynir fabrikası, İsviçre'de kuruldu. 

1931 - Menemen Olayı hükümlülerinden 27 kişi bugün idam edildi. 

1931 - Yeni Zelanda'da deprem: 258 kişi öldü. 

1933 - Ankara-İstanbul arasında ilk deneme uçuşu yapıldı. 

1957 - İzmir açıklarında Amerikan Hawel Lykes şilebiyle çarpışan "İzmir" yolcu gemisi battı. 244 yolcusu bulunan gemide, 4'ü yolcu 5 kişi öldü. 

1984 - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına bağlı tüm hastane ve doğum evlerinde kürtaja izin verildi. 

2002 - Afyon'da merkez üssü Sultandağı olan 6 büyüklüğündeki depremde 43 kişi öldü, 318 kişi yaralandı.    

2006 - Suudi Arabistan'dan Mısır'a gitmekte olan Al-Salam Boccaccio'98 adlı bir Mısır yolcu gemisi, Mısır'ın Hurgada limanına 40 mil kala, Kızıldeniz'de battı. Gemideki 1400 yolcudan 435'inin kurtarıldığı bildirildi. 

 

 

3 ŞUBAT’TA DOĞANLAR 

1959 - Ferzan Özpetek, Türk yönetmen 

1960 - İlyas Tüfekçi, Türk futbolcu ve teknik direktör 

1960 - Joachim Löw, Alman teknik direktör 

 

 

3 ŞUBAT’TA ÖLENLER  

1956 - Şerif İçli, Türk bestekâr (d. 1899) 

1961 - Sadettin Kaynak, Türk besteci (d. 1895) 

1975 - Ümmü Gülsüm, Mısırlı ses sanatçısı (d. 1898 veya 1904) 

1989 - John Cassavetes, Yunan asıllı Amerikalı oyuncu (d. 1929) 

2009 - Neriman Altındağ Tüfekçi, ilk kadın Türk Halk Müziği solisti ve ilk kadın şefi (d. 1926) 

2012 - Ben Gazzara, İtalyan asıllı Amerikalı oyuncu (d. 1930) 

2016 - Suat Mamat, Türk futbolcu ve teknik direktör (d. 1930) 

Yorumlar