NASIL OTOKRAT OLUNUR? / günlerden 19 nisan

 

20. yüzyıl birçok diktatörün yükselişine ve çöküşüne sahne olmuştu. Akla ilk gelenler Hitler, Mussolini, Stalin, Mao gibi dünya siyasetinde de etkili olmuş isimler. Birçok Güney Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde de çoğunlukla askeri darbelerle işbaşına gelmiş diktatörler 1980’lere kadar hüküm sürdü. Sonrasında “diktatör” sözcüğü pek kullanılmaz oldu.

Yaşı yetenler bilir, bundan 40 yıl kadar önce annelerimiz saçını yaptırmaya kadın berberine giderdi. Berberlerin tabelaları zaman içinde önce kuaföre sonra saç tasarım merkezine dönüştü. Tabelalar değişse de iş tanımı aynıydı; boya, fön, manikür yapılmaya devam ediliyordu. 

20. yüzyılın sonlarında diktatörlüklerde de isim değişikliği oldu ve otokratik rejimler olarak adlandırılmaya başlandı. Oysa yönetim şeklinde değişen bir şey yoktu. Zorunlu tabela değişikliği nedeniyle diktatörlere de otokrat denmeye başlandı.

Otokrasi kelimesi Antik Yunanca autos (kendi) ve kratos (güç, kuvvet) kelimelerinden türemiş. “Gücü kendi elinde bulunduran” anlamına geliyor. Dolayısıyla mutlaka devlet yönetimiyle ilişkili olması da gerekmiyor.

Bir devleti yönetmiyor olabilirsiniz ama evinizde, okulunuzda veya işyerinizde küçük bir otokrat olabilirsiniz. Sonuçta nerede bir güç savaşı varsa orada bir otokrat olabilir.

Otokrat olmak istemiyorsanız ve buna uygun bir karakteriniz yoksa bile etrafınızdaki otokratları teşhis edebilmeniz önemlidir. Bu nedenle bu yazıda sizlerle bir “otokrat olma rehberi” paylaşmak istiyorum.

Yazıdaki bilgileri Princeton Üniversitesi’nden Profesör Stephen Kotkin’in 2012’de yaptığı bir konuşmadan derledim. Onun devlet yönetimleri için hazırladığı rehberi ailede, okulda ve işyerlerindeki tanıdıklarınız için genişletebilir ve böylece etrafınızdaki otokratları teşhis edebilirsiniz diye umuyorum.

Kotkin devlet yöneten otokrat adaylarına aşağıdaki altı tavsiyeyi veriyor:

 

Şiddet ve baskı kurabilmek için güvenilir insan kaynağına sahip olmak

Para, makam ve güçle teşvik edilmiş, size sadık çok kalabalık bir insan kaynağına sahip olmanız gerekiyor. Bu kişiler talimatlarınızı sorgulamadan, çok kısa sürede yerine getirmeliler. Böyle bir insan kaynağına sahip değilseniz veya seçtiğiniz kişiler sizi memnun etmek için mevcut kuralları eğip bükemiyorsa otokrat olmanız imkânsız. Sadık kişileri bulabilmenin yolu sürekli negatif seçim yapabilmektir. Yetenekli insanları ekibinizden ve hayatınızdan hızla çıkarın. Bir işin başına yapacağı iş hakkında en az birikimi olanları hatta hiç bilmeyenleri getirin. Sizinle yakın çalışanların maddi hırsları olsun, ancak yerinize göz dikecek veya kararlarınızı sorgulayacak kadar cesaretleri ve zekâları olmasın.

 

Düzenli ve bol bir nakit akışına sahip olmak

Otokrat olmak çok pahalı bir iştir. Mutlaka yüksek ve istikrarlı bir nakit akışına sahip olmanız gerekir. Eğer doğal kaynak zengini bir ülkeniz varsa çok şanslısınız. Doğal kaynağınız yoksa vergi toplama kapasitenizin olması gerekir. Hele bu vergileri halktan yaygın bir şekilde toplayıp sizi destekleyenlere aktarabiliyorsanız yeriniz daha sağlam olur.

Paraya çok ihtiyacınız var, çünkü bunu birinci maddede gereken sadakatli insan kaynağını elde etmek için kullanacaksınız. Sadakat, bir kez satın alınca sahip olabildiğiniz bir şey değildir. Sadakati canlı tutabilmek için düzenli kaynak aktarmanız gerekir.

 

Muhalefet etmenin maliyetini sürekli yükseltmek

Size muhalefet etmenin maliyetini sürekli yüksek tutmanız gerekir. Bunun çeşitli araçları vardır. İlk olarak muhalif kişilere, sermaye gruplarına ve sivil toplum kuruluşlarına size sadık kurumlar aracılığıyla vergi ve idari cezalar yağdırarak başlayabilirsiniz. Muhalefet edenlerin işlerinden atılmalarını sağlamak da iyi bir gözdağıdır. Size karşı görüşlerini açıkça beyan edenlere çeşitli davalar açmak ve yurtdışı yasağı getirmek de etkili olur. Yine de etrafta bu bedelleri ödemeye razı muhalifler kalacaktır. Son aşamada hala direnenlere itibar suikastı yapıp hapse atmanız gerekir. Bu da işe yaramazsa o zaman mobilize edebileceğiniz kalabalıklara ihtiyacınız var demektir. Bunu para ve güçle elde edebilirsiniz, ancak kalabalıkları muhaliflerin devlete düşman olduğuna inandırabiliyorsanız çok daha organik olur.

 

Yaşam fırsatlarını ve tehditlerini kontrol edebilmek

Ülkenizde yaşayanların hayatları boyunca karşılarına çıkabilecek fırsatları ve tehditleri kontrol edebilmeniz gerekir. En başta gelenler üniversiteler, ordu, kolluk güçleri, memuriyet, yargı ve hapishanelerdir. Buralara kimlerin girebileceğini ve çıkacağını siz belirleyebiliyorsanız otokrat olmanın en önemli aşamasını tamamlamışsınız demektir. Ülkenizde kamu çalışanlarının sayısı ve istihdamdaki payı ne kadar yüksekse o kadar iyidir. Hiç üşenmeyin, her kademede işin kime verileceğini siz belirleyin. Kadronuzu sıkça değiştirin ama sürekli ödüllendirin. Bir kenarda bekleyenler de günü gelince ödülü kapacaklarını bilsinler. Sadık olmayanları sertçe cezalandırın. Bazı alanlar daha zorlu olabilir. Örneğin üniversitelere girişte etkin olamıyorsanız kontrolü sağlamak için rektörleri siz belirleyin. Devletin tüm iştiraklerinde ve sivil toplum kuruluşlarında yönetimler size sadık kişilerden oluşsun. Yaşam fırsatlarına muhaliflerin sızmasına izin vermeyin. Tabii ki tehditleri de ihmal etmeyin, hapishanelere de kimlerin gireceği, kimlerin çıkacağı sizin kontrolünüzde olsun.

 

İletişim araçlarının mutlak kontrolü

Tüm iletişim araçları doğrudan kontrolünüzde veya etkiniz altında değilse işiniz çok zordur. Gazetelerin, televizyonların hatta internetin açma kapama düğmesi elinizde olmalı. Düşüncelerinizi, ideolojinizi anlatacak, süsleyecek iletişim araçlarına ve bunu gerçekleştirecek kadrolara ihtiyacınız var. Muhalefete devam edenleri mutlaka cezalarla ve sansürle yıldırmaya çalışın, ancak propaganda sansürden çok daha önemlidir. Küçük büyük demeden her iletişim kanalına önem verin ve sadık kişiler tarafından yönetilmesini sağlayın.

 

Sağlam bir hikâyeye ve düşmanlara sahip olmak

Her otokratın mutlaka sağlam bir hikâyeye ihtiyacı vardır. Hikâyenizi iletişim araçlarıyla sürekli canlı tutmanız gerekir. İşler iyiye gitmediğinde mutlaka suçlayabileceğiniz birileri olmalı. Bunlar ülke içindeki muhalefet, sivil toplum kuruluşları, hala kaldıysa üst mahkemeler olabilir. Ülke dışında da emperyalist ülkeler, IMF, muhalif medyayı fonlayan yabancı vakıflar, faiz lobisi akla ilk gelenler olmalı. Ekonomi ve iç siyasette işler yolunda değilse gençliği ve toplumu yozlaşmış kültürleriyle zehirlemeye çalışan dış güçleri hiç gündemden düşürmeyin. Unutmayın, iç veya dış tehdit yoksa siz de yoksunuz.

Gün gelir, herhangi bir iç veya dış tehditle ilgisi kurulamayacak bir sorun yaşayabilirsiniz. Paniğe kapılmayın, o zaman elinizde “aslında kendisi iyi ama çevresi kötü” hikayesini anlatacak birileri olsun. Bu hikâye tutunca çevrenizden tepkileri üstüne çekebilecek birkaç kişiyi uzaklaştırın ve takdir görün.

 

Tebrikler otokrat oldunuz…

Stephen Kotkin altı maddeyi bu şekilde anlatıyor. Bunlardan dördünü veya beşini sağlamışsanız tebrikler, siz de bir otokrat oldunuz demektir. Eğer altısına da sahipseniz mükemmel bir otokratsınız.

Şimdi gözlerinizi kapatıp ailenizdeki bireyleri, okulunuzdaki arkadaşlarınızı, işyerinizdeki üstlerinizi düşünün. Onların etrafında da sözünden dışarı çıkmayan sadık kişiler varsa, çıkarları için kullandığı bir nakit akışına sahipse, fikrini söyleyenleri sindirebiliyorsa, hayatlarını kontrol edebiliyorsa, düşüncelerini onun adına başkaları bağırarak savunuyorsa ve sıkça düşmanlarından bahsedip mağduriyetini dile getiriyorsa bir otokratla karşı karşıya olabilirsiniz.

Kotkin’e göre otokrat olmak zor olsa da bunu korumak ve istikrarlı bir şekilde sürdürebilmek çok daha zormuş. Otokratın doğasında olan kendini imha etme aşamaları varmış. Kerim Rota / Gazete Oksijen

 

19 NİSAN’LAR

1938 - Kırşehir ve çevresindeki 6,6 büyüklüğündeki depremde 149 kişi öldü.

1943 - İsviçreli kimyager Albert Hofmann, çavdar mahmuzundan ürettiği LSD'nin etkilerini yaşayan ilk insan oldu.

1947 - Hindistan'da Kongre Partisi, ülkenin Hindistan ve Pakistan olarak iki ayrı devlete bölünmesini kabul etti.

1956 - Monako Prensi III. Rainier ile Amerikalı sinema oyuncusu Grace Kelly, Monte Carlo'da evlendi. Tören için 25 ülkenin temsilcileri Monako'ya geldi.

1964 - Ford, Mustang modelini piyasaya sundu.

1980 - Ajda Pekkan, Eurovision Şarkı Yarışması'nda Şanar Yurdatapan'ın düzenlediği "Petrol" adlı şarkıyla, 19 yarışmacı arasında 15'inci oldu.

1987 - Simpsonlar, televizyonda gösterime girdi.

1995 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Oklahoma eyaletinde Alfred P. Murrah Federal Binası bombalandı, 168 kişi ölü.

1999 - Almanya Federal Meclisi (Bundestag), Bonn'dan Berlin'e taşındı.

2021 – Nasa, Mars’ta küçük bir helikopteri başarıyla uçurdu. 1,8 kilogram ağırlığındaki “Ingenuity” isimli helikopter, 3 metre yükseltilerek 30 saniye boyunca uçtu. 287 milyon km ötedeki Kızıl Gezegen’de ilk başarıyla gerçekleşen bu uçuş, başka bir gezegende uçan ilk motorlu araç olarak tarihe geçti.

 

19 NİSAN’DA DOĞANLAR

1935 - Dudley Moore, İngiliz oyuncu ve komedyen (ö. 2002)

1946 - Duygu Asena, Türk gazeteci ve yazar (ö. 2006)

1972 - Binnur Kaya, Türk oyuncu

 

19 NİSAN’DA ÖLENLER

1881 - Benjamin Disraeli, İngiltere Başbakanı (d. 1804)

1882 - Charles Darwin, İngiliz biyolog (d. 1809)

1906 - Pierre Curie, Fransız fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1859)

1993 - Sabahattin Kudret Aksal, Türk şair, öykücü ve oyun yazarı (d. 1920)

1994 - Turgut Boralı, Türk sinema sanatçısı (d. 1923)

1998 - Octavio Paz, Meksikalı diplomat, yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1914)

2015 - Oktay Sinanoğlu, Türk kuantum kimyacısı ve moleküler biyolog (d. 1934)

2017 - Bülent Kayabaş, Türk sinema ve tiyatro sanatçısı (d. 1945)

Yorumlar