__________Canan Yıldız / T24
Yeni nesil çeteler söyleşimizin bu bölümünde de önemli tespitleri bulacaksınız. Bu çetelerin ‘racon’ kültüründen nasıl uzak olduğunu, yoksul ailelerin çeteye bulaşan çocuklarıyla neden baş edemediğini okuyacaksınız. Sayıları az da olsa genç kadınların da artık bu çetelerde varlık gösterdiğini öğreneceksiniz. En önemli iddia da Daltonlar üyesi bir çete mensubunun Sinan Ateş cinayetiyle ilgili söyledikleri…
Söyleşimizin son bölümüyle sizi baş başa bırakıyorum.
-Politik mahallelerde büyüyen çocukların çeteleşmesinde bu mahallelerdeki dönüşümün, sol yapıların hem hatalarının hem de zayıflamasının etkili olduğu tespiti var kitabınızda. Bu çetelerin ideolojisi olmadığını söylemiştiniz ama yine de isyan duygusu var paylaşımlarda, Sıfır Bir Adana dizisi böyleydi mesela. Uyuşturucuya karşıydılar, zenginden alıp yoksula vermek vardı. Bu çeteler de böyle mi?
Aslında Sıfır Bir Adana'yı, bu yeni nesil çetelerin ilk nüvesi gibi görebiliriz. Özellikle sol mahallelerden çıkan çeteler uyuşturucu konusunda hassaslar ama görünürde hassaslar, pratikte bunu yaptıklarını biliyoruz. Ama geldikleri kültür itibariyle isyan duygusunu yansıtmayı seviyorlar. Geçmişte sol örgütler yazılamalar yapardı propaganda için. Okmeyda’nında, Gazi Mahallesi’nde bu çete liderlerinin isimlerinin yer aldığı yazılamalar var artık. Gazi Mahallesi muhtarıyla yaptığımız görüşmede ‘Bu çocuklar, bu kültürden geliyorlar, biraz okumuşlar, örgütlenmeyi iyi biliyorlar, silah kullanmayı iyi biliyorlar. Dolayısıyla bu deneyimlerini buraya taşıdılar’ demişti. Muhtarın kendi yeğeni de bu çatışmaların birinde öldürülmüştü.
-Çete saldırısı ya da çatışmaların arasında sıradan insanlar kalıyor, yaralanıyor, öldürülüyor. Bu açıdan da ‘raconsuz’ bu yeni nesil çeteler değil mi?
Çok pervasızlar. Bağcılar’da bir devlet hastanesinin acilini taradılar mesela. Tek sebebi hastaneye rakip çete üyesinin kaldırılmış olmasıydı. Çok sayıda suçsuz insan öldü bu arada. Çünkü gelişi güzel taramalar yapıyorlar. Hatta şunu söyleyebilirim, bu konuda bir istatistik yok ama, bu çetelerin gelişi güzel kurşunlamalarında belki vurmak istediklerinden daha fazla insan öldü. Örneğin Gazi Mahallesi'nde 12 yaşında bir kız çocuğu böyle öldü.
-Çukur dizisinde İdris Koçavalı karakteri uyuşturucuya bulaşmayan, kadın ve çocuklara dokunmayan, ‘racon’ bilen eski kabadayı kültürünü anlatıyordu. Ama sonra bu kuşağın sonu geldi. Şimdiki çeteleri anlatan örnekler de var kitabınızda…
Mesela Adana’dan çıkan Baygaralar çetesi, Adapazarı’nda bir okul müdürünü vurdular. Okul müdürünün bu dünyayla hiç alakası yok, sadece karşı çetenin önemli bir üyesinin kardeşi ya da yakın akrabası olmasıydı vurulmasının nedeni. Bu kuralsızlığı anlatan çok çarpıcı bir örnek.
Günümüzün suç dünyasında geçmişin değerleri çok fazla yok. Geleneksel mafya içine sokabileceğimiz büyük gruplar bir takım hesap kitap yapıyor. Örneğin Sinan Ateş'in cinayetini onlardan herhangi birisi işlemezdi. Savundukları değerlerden dolayı değil, kendilerine zarar vereceğini düşünürlerdi. Yeni nesil çeteler ise bu hesabı kitabı çok yapmazlar. Serdar Öktem cinayeti mesela…
-Bu yeni nesil çetelerin aileleri ne yapıyor?
Silivri'deki mahkemede ailelerini gördük. 305 sanıklı Barış Boyun davasından söz ediyorum. Giyim kuşamlarından hepsinin çok yoksul mahallerden geldiğini anlıyorsunuz. Eve gelen para bu aileler için çok önemli. O nedenle paranın kaynağını çok sorgulamıyorlar. İnsanlar açlık sınırının altında yaşarken o çocuk eve para getiriyorsa o paranın nasıl elde edildiğini aile sormak istemez. Gittiğimiz mahallelerde temel şikayetlerden biri ailelerin paranın kaynağını sorgulamaması, müdahale etmemesiydi.
90’larda iki dönem muhtarlık yapmış Gülsuyu muhtarı bana şunu anlatmıştı: "Bir çocuk suça karıştığında biz aileye gidiyorduk, aileyle konuşuyorduk ya da bir lisede bir çocuk uyuşturucu sattığında ya da kullandığında diğer çocuklar onu dövüyordu." Geçmişin mahallelerinde şu veya bir şekilde komite vardı.
Artık o komite parçalandı. Esenyurt 90’larda 100 bin nüfuslu bir yerken bugün 900 bin nüfuslu. Şimdi daracık sokaklarında gökdelenlerin yükseldiği bir yer. Artık mahalledeki yapı bozuldu. Buralarda çok farklı uluslardan insan da yaşıyor. Dolayısıyla buraları ne devletin ne de sosyal komitenin denetleme şansı yok.
-Devlet baş edemez mi bunlarla?
Bu bölgelerin nüfus yoğunluğunu düşündüğümde, buralardaki yoksulluk ve geleceksiz gençlerin arayış içinde olması gibi nedenleri düşündüğümde kesin bir cevap veremiyorum. Düşünsenize geçmişte partilerin gençlik kolları vardı, en küçük kasabaya kadar örgütlüydü. Sağdan ya da soldan fark etmez, gençler bir şeyler yapıyordu. Artık gençler partilerde yok. Daha büyük bir sorun var, gençlerin kendini ifade edebileceği yer alabileceği bir ortam yok.
-Bir de yeni nesil çeteler devletle karşı karşıya gelmekten çok çekinmiyorlar gibi…
Klasik mafya kesinlikle devletle karşı karşıya gelmemeye, mahalle bekçisiyle bile karşı karşıya gelmemeye çalışırdı. Çünkü bunu yaptığı anda çok sert bir karşılık göreceğini bilirdi. Bugün ise bu çocuklar çok rahat silah kullanıyorlar. Kendileri zaten şiddetin içinde doğmuş çocuklar. Şiddeti bir savunma biçimi olarak hayatlarında her gün uyguluyorlar. Korkmuyorlar. 16 ya da 17 yaşındaki bir çocuk beline silahı alıyor ve kısa zaman içinde rakip çeteden birini vurabiliyor.
-İstanbul artık paylaşılmış bir şehir mi bu çeteler tarafından?
Bölgesel işaretleme yapmaya özen gösteriyorlar. ‘Burası bizim’ gibi… Gültepe’de çekilmiş bir video vardı, eski bir videodur. İzlediğimde dehşete kapılmıştım. Yüzleri maskeli olan çocuklar, bazılarının elinde uzun namlu silahları vardı, gece yarısı havaya ateş açıyorlar. ‘Can Dalton’a selam olsun’ diye doğum gününü kutluyorlardı. Bu ‘burası bizim’ anlamına geliyor. O nedenle bölge savaşları çok fazla oluyor. Özellikle de Yenibosna’da çok fazla oluyor. Yenibosna'nın ara sokaklarında uzun namlu silahlarla video çekiyorlar araçlarla tur atıp, bunu da yayınlıyorlar. Bölgesel işaretleme bu.
-Peki yaptıkları işlerden elde ettikleri paralar sisteme nasıl giriyor?
Etkin oldukları mahallelerde küçük işyerleri var bunların. Kafeler, internet kafe gibi… Bir de Barış Boyun gibi, Daltonlar gibi büyük grupların kasaları olduğunu biliyoruz. Barış Boyun’un kasası Perpa’dan çıktı. Parayı legalize ediyordu.
-Barış Boyun’dan konu açılmışken, kim bu Barış Boyun, ki şu anda İtalya’da tutuklu olduğunu söylemiştiniz. Daltonlar’ın lideri olmadığını öğreniyoruz kitaptan.
Daltonlar iddianamesinde bu bilgi var. Ama daha öncesinde hep Barış Boyun'a bağlı olarak gözüküyordu Daltonlar. Fakat biz Barış Boyun'un da yargılandığı Silivri’deki davayı izlediğimizde bunu fark ettik. Çünkü bir grup ayrıydı ve bir ara tekme tokat birbirlerine girdiler. Arada laf atmalar, Daltonlar'a laf atmalar oldu. O zaman anladık ki Daltonlar ayrı, Barış Boyun ayrı. Daltonlar esas olarak Barış Boyun'un işlerini yaparak büyüyor. Ama Daltonlar’ın kurucusu Berat Can Gökdemir yaklaşık 21-22 tane hırsızlık sabıkası olan birisi. Barış Boyun'un yanında. Ama Barış Boyun da Bilal Yaman’ın hapse girmesinden sonra onun işlerini devralıyor. Barış Boyun da çok enteresan bir kişilik. Bilal Yaman'ın yanında olduğu dönemde Kasımpaşa'da bir spor mağazası var. Tabii esnaflık yaparken de bu işleri yapıyor muydu bilmiyorum ama spor mağazasını kapattıktan sonra bu işlere giriyor.
-Nasıl büyüyor peki?
Daltonlar’ı kullanarak büyüyor, sadece onlar yok. Camgözler diye başka bir çete var, onları da kullanıyor. Barış Boyun farklı çeteleri kendi çatısı altında toplamış durumda. Farkı da bu.
-Yunanistan’da Barış Boyun’un çetesinden isimler öldürüldü. O olay tam olarak neydi?
Şu an Barış Boyun ve Sarallar grubu çatışma içerisinde. İddianamelerden gelen bazı bilgilere göre geleneksel mafya da bu çeteleri kullanmaya başladı. Yani rakip gruplarla açıktan kendi savaşlarını yapmak yerine bu alt grupları kullanmaya başladılar. Büyük ihtimalle Sarallar’la çatışma da böyle başladı. Birileri Sarallara karşı Barış Boyun’a bir ihale verdi diye düşünüyorum. Bunu bazı TikTok paylaşımlarından, bazı grupların yan yana gelmelerinden anlıyoruz. Mesela İtalya'da Barış Boyun davasını Sedat Peker'in avukatları da takip etti. Yani bir yakın ilişki içerisindeler. Ama bu ilişkinin temeli nedir bilmiyoruz.
-Bu yeni nesil çetelerde kadınlar da var mı?
Sayıları az ama var. Geleneksel mafyadan en önemli farklarından biri de bu. Mesela Gizem Karamelek… Sabah moda programlarına çıkan, orada mankenlik yapan biri. Aynı zamanda suç dünyasının içerisinde. İddianameden bir bilgi vereyim. Şu an tutuklu olan Gizem Karamelek, yine bir çete lideri olan Halil Ay’ın aracına GPS cihazı yerleştiren kişi olarak geçiyor iddianamede. Az da olsa tetikçi olarak kullanılan kadınlar da var. Mahallelerde konuştuğumuz kadın aktivistlerin bize anlattığı şu: Genç kızların da artık torbacılık yaptığı…
-Yine kitapta önemli bir iddia var Sinan Ateş cinayetiyle ilgili. Siz anlatın…
Daltonlar'a üye bir çete üyesiyle kitabı birlikte hazırladığımız gazeteci arkadaşım Osman Çaklı görüştü. Osman’a avukat Serdar Öktem vasıtasıyla Sinan Ateş'in vurulması için teklif geldiğini anlatmış. Öldürme amaçlı değil de bacaklarına sıkma şeklinde. Kabul etmemişler bu arada. Çok ayrıntıya girmek istememiş.
-Redkitler, Casperlar; bunlar kim?
Redkitler’in lideri Ferhat Delen. Ferhat Mardin ismini kullanıyor. Retkitler adını kullanması rakip çetenin Daltonlar adını kullanmasından. Bu iki grup arasında taraftar grupları üzerinden bir çatışma başladı. Taraftar gruplarını kullanmayı çok seviyor bu yeni nesil çeteler. Mesela ‘Daltonlar’ yazılı taraftar atkıları yapmışlar. Casperlar’ın lideri de İsmail Atız. ‘Hamuş’ lakabıyla biliniyor. O da İtalya’da tutuklu şu an.
-Bir de bu yeni nesil çete mensuplarının giyim tarzları bir birine benziyor ve motosiklet kullanıyorlar, neden?
Saç traşları birbirine benziyor ve spor giyiniyorlar. Markalı giysileri seviyorlar. Bir de belirli bir yürüyüş tarzları var. Motosikletle de çok özel ilişkileri var. Çetede yükselmenin bir ölçüsü iyi motosiklet kullanmak. Kaçışta kolaylık sağlıyor motosiklet. Bir de artık Türkiye’de motokurye sistemi çok yaygın. Motosiklet kamuflaj da sağlıyor. Bir de motosikletten kurtulmak kolay ve maliyeti düşük.
-Bu kitap için yaptığınız araştırma sonucunda Türkiye’nin nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorsunuz?
Filmlerde izlediğimiz Kolombiya'da, Meksika’daki kartellerinin o büyük çatışmalarını düşünün. Artık İstanbul’un varoşlarında çeteci bir gençlik kültürü oluştu. Müziğiyle, sosyal medyasıyla, kendi raconuyla… Biz belki buzdağının görünen kısmını görüyoruz sadece. 2022’de 12-18 yaş arasında cezaevlerinde kaç kişi var ona baktım hükümlü ve tutuklu olarak. 2022’deki rakam 2 bin 100 civarındaydı. 2025’te bu sayı 5 binlere varmış. Latin Amerika'da yaşananların benzerini kendi ülkemizde yaşayabiliriz. Zaman zaman dünyada özellikle Latin Amerika'da bu çetelerin sol muhalefete, muhalefetin değişik kesimlerine karşı kullanıldığını biliyoruz. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Meksika’da yaşandı. 43 muhalif öğrenci otobüslerle gösteriden dönüyorlardı. Otobüsleri durduruldu ve polis tarafından yerel çeteye verildi. Bu çetelerin şu anda devletle doğrudan bir ilişkilerinin olduğunu söyleyemeyiz. Geleneksel mafyada olduğu gibi yaşaması, varlığı, yükselmesi devlete bağlı, devletle kurduğu ilişkiye bağlı bir mafyanın olduğundan söz edemeyiz. Ama iş bu noktaya doğru gidebilir. İddianamelerde zaman zaman kamu görevlilerine rastlıyoruz. Sinan Ateş cinayetinde gördük özel harekat polisleri taşımıştı failleri Ankara’ya…
17 EKİM’LER
1933 - Albert Einstein, Almanya'dan Amerika'ya kaçtı.
1938 - Atatürk ilk ağır komaya girdi.
1945 - Juan Peron, Arjantin Devlet Başkanı oldu.
1950 - Türkiye'nin de Kore Savaşı'na katılmasıyla 500 kişilik ilk Türk askerî birliği Kore'ye ulaştı ve Pusan'da karaya çıktı.
1951 - Türkiye'nin NATO'ya katılmasıyla ilgili protokol, Londra'da imzalandı.
1957 - Fransız yazar Albert Camus, edebiyat alanında Nobel Ödülü aldı.
1961 - Yaklaşık 200 (bazılarına göre 400) Cezayirli gösterici, Paris polisi tarafından öldürüldü.
1962 - Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, siyasi Af Kanunu'nu imzaladı; 258 Yassıada hükümlüsünün tahliyesi başladı.
1966 - Birlik Partisi kuruldu. Parti Genel Başkanlığına Hasan Tahsin Berkman getirildi. Partinin amblemi Ali'yi simgeleyen bir aslan ve onun çevresinde 12 imamı temsil eden 12 yıldız olarak belirlendi.
1966 - Peru'da 8,1 şiddetinde deprem meydana geldi. 100'e yakın kişi öldü.
1967 - "Hair" müzikali New York'ta sahnelenmeye başlandı.
1970 - Québec Çalışma Bakanı Pierre Laporte, Québec Kurtuluş Cephesi (FLQ) militanlarınca öldürüldü. Laporte, 10 Ekim 1970'te kaçırılmıştı.
1972 – Türkiye İşçi Partisi davası sonuçlandı. 21 sanığa ağır hapis cezası verildi. Genel Başkan Behice Boran 15 yıla mahkûm oldu.
1973 - OPEC, bazı Batılı ülkelere, Suriye ile olan savaşında İsrail'e yardım ettikleri gerekçesiyle petrol ambargosu uygulamaya başladı.
1979 - Rahibe Teresa'ya Nobel Barış Ödülü verildi.
1987 - Eski cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Devlet töreninden sonra Devlet Mezarlığı'nda toprağa verildi.
1989 - Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı.
1989 - San Francisco'da 7,1 şiddetinde deprem.
2001 - İsrail-Filistin barış anlaşmalarına karşı çıkan Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Rehavam Ze'evi, uğradığı silahlı saldırıcı sonucu öldü. Saldırıyı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi üstlendi.
2003 - Taipei'deki 101 katlı gökdelen, Kuala Lumpur'dakini 50 m geçerek Dünyanın en yüksek binası oldu.
2006 – Amerika Birleşik Devletleri nüfusu 300 milyona ulaştı
2008 - Türkiye, 2009 - 2010 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine 151 oyla kabul edildi.
2010 - Necmettin Erbakan, Saadet Partisi Genel Başkanlığına seçildi.
2023 – İsrail savaş uçakları Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ni hedef aldı. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, ilk belirlemelere göre en az 500 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.
17 EKİM’DE DOĞANLAR
1915 - Arthur Miller, Amerikalı oyun yazarı (Satıcının Ölümü adlı eseriyle ün kazanan) (ö. 2005)
1918 - Rita Hayworth, Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1987)
1920 - Montgomery Clift, Amerikalı aktör (ö. 1966)
1953 - Özkan Uğur, Türk müzisyen, sinema ve dizi oyuncusu (MFÖ grubunun üyesi) (ö. 2023)
1960 - Burhan Çaçan, Türk halk müziği sanatçısı (ö. 2023)
1972 - Eminem, Amerikalı rap müzisyeni
1972 - Tarkan, Türk şarkıcı, söz yazarı, besteci, yapımcı ve aranjör
1976 - Nil Karaibrahimgil, Türk şarkıcı
17 EKİM’DE ÖLENLER
2002 - Soner Ağın, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, seslendirme sanatçısı ve yönetmen (d. 1945)
2012 - Sylvie Kristel, Hollandalı sinema sanatçısı ve model (d. 1952)
2018 - Ara Güler, Ermeni asıllı Türk gazeteci, foto muhabiri ve yazar (d. 1928)
2024 - Vural Çelik, Türk sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu (d. 1973)
Yorumlar
Yorum Gönder