FURKAN KARABAY'I DUYAN VAR MI?! / günlerden 15 ekim


 


Gencecik bir adam.

Ama nice “koca adamdan” çok daha kocaman ve cesur bir adam.

“Siyasi davalarda verilen kararların bizler için bir anlamı yoktur. Benim için bu mahkemenin de kararın da bir anlamı yok” demişti zaten.

“Siyasi dosyalarda verilecek kararlar ne suçlu olduğumuzu ne suçsuz olduğumuzu gösterir. Mahkemeden bir talebim yok" derken dimdik durmuştu zaten.

“20 yaşındaki çocukları tutuklayan mahkemelerde savunma yapmayı zul sayarım” diye cümle aleme ders vermişti zaten.

Şimdi de Birgün Gazetesi muhabiri İsmail Arı’nın sorularını yanıtlarken, “ilk duruşmama tutukluluğumun yedinci ayında çıkmış olacağım. İsterlerse 70’inci ayında çıkarsınlar, suratlarına gerçekleri ve yaşanan zulümleri haykırmaya devam edeceğim” diyor.

Heyyy.

Duyuyor musunuz Furkan Karabay’ı?

Korkmayın canım.

En azından “he” deyin!

 

___________________İsmail Arı / BirGün

 

Gazeteci Furkan Karabay, doğum günü olan 15 Mayıs’ta tutuklandı. Bir YouTube kanalındaki açıklamaları ile ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklanmasının 114’üncü gününde "Cumhurbaşkanı’na hakaret" ve "Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme" suçlamalarıyla hakkında iddianame düzenlendi, 6 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.

İddianamede, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Can Tuncay, Cumhuriyet Savcısı Ahmet Şahin ile Hâkim Hatice Kozan 'mağdur' olarak yer aldı.

Silivri Cezaevi'nden BirGün’ün sorularını yanıtlayan Gazeteci Karabay, “Zulüm büyürken umut da karşısında dağ gibi duruyor” dedi. Karabay iddianamesine dair de “İlk duruşmama tutukluluğumun 7’nci ayında çıkmış olacağım. İsterlerse 70’inci ayında çıkarsınlar, suratlarına gerçekleri ve yaşanan zulümleri haykırmaya devam edeceğim. Ben kendime bir iddianame yazsam daha iyisini yazardım. Kendileri de inanmıyor hazırladıkları iddianamelere” ifadelerini kullandı.

 

Yaklaşık 150 gündür cezaevindesin. Cezaevinde de yazmaya, üretmeye devam ettin. Koğuşundan insan hikâyeleri kalem aldın ama bir süre önce tek kişilik bir hücreye alındığını öğrendik. Bu kararı nasıl verdiler? Sen mi talep ettin?

Silivri 5 No'lu Cezaevi’ne Metris Cezaevi’nden sevk olduğumda hapishane idaresi hem gazeteci olmam hem de “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme” maddesinden tutuklu olmam nedeniyle bana uygun koğuş bulamamıştı. En başından mesleğim ve ‘suç’ maddem gereği 5 No'luya sevk edilmem gerekiyordu. Hapishanede idaresi de şaşırmıştı. Siyasi, PKK koğuşuna da atamıyorlardı, çünkü iddiaya göre savcıları belirli bir terör örgütüne değil herhangi bir örgüte hedef gösteriyordum. “Ne yapacağız seni?” diye sormuşlardı.

Daha önce iki kez aynı maddeden tutuklanıp 9 No'luya gönderildiğimi, şimdi neden buraya geldiğimi sordular. Güldük, “Gönderdiler, geldik” dedim. 5 No'lu hırsızlık, dolandırıcılık hükümlülerinin ağırlıklı olduğu bir hapishanedir. Her cezaevinin ağırlıklı suç grubu vardır, suç ayrımı yapılması gerektiği için. 9 No'luya sevk yapılması için ilk tutukluluk günlerimde dilekçe yazmıştık. Ancak tutukluluğumun beşinci ayınca sevk yapıldı. Adli hapishanede siyasiydim, şimdi siyasi hapishanede adli kaldım.

 

Sen cezaevine girdikten sonra ülkede pek çok şey yaşandı. Cezaevinden memleket nasıl görünüyor?

Hapishanede gündemi elimden geldiğince yoğun takip etmeye çalışıyorum. Notlar alıyorum, haber yapmaya çalışıyorum. Dört duvar arasında memleket çok daha karanlık görülebilir tabii. Günbegün büyüyen otokrasi, zulüm çok daha çarpıcı hale geldi. Ancak aynı zamanda seslerin yükseldiği, yumrukların havaya kaldırıldığı, bunca kötülüğün karşısında omuz omuza daha sıkı durulduğu, mücadelenin daha da arttığı da görülüyor. Zulüm büyürken umut da karşısında dağ gibi duruyor.

 

İlk duruşman tutukluğunun yedinci ayında, 2 Aralık’ta yapılacak. Seni aylarca cezaevinde tutup ders vermek mi istiyorlar? Seni neden susturmak istiyorlar?

Evet, ilk duruşmama tutukluluğumun yedinci ayında çıkmış olacağım. İsterlerse 70’inci ayında çıkarsınlar, suratlarına gerçekleri ve yaşanan zulümleri haykırmaya devam edeceğim. Ders vermeye çalışmaları da bu yüzden. Bu iktidar isim fark etmeksizin adaletin, liyakatin, hakkın, hukukun, ezilenin, insan haklarının yanında olanların sesinin çıkmasını istemiyor. Gazeteci, siyasetçi, avukat, akademisyen, öğrenci, asker, emekli diye mesleğine bakmıyor, bir çete gibi “Benimle misin, değil misin?” diye bakıyor. Tek dertleri bu. Onlar bu yüzden ders vermeye çalışıyor ama onlara en büyük dersi örgütlü halkımız verecek. Bunun önüne geçemeyeceklerini bildikleri için zulmü arttırarak vakit kazanmaya çalışıyorlar.

 

İktidar ülkedeki korku duvarı inşa etmeye devam ediyor. İmamoğlu, sen, Fatih Altaylı, Ayşe Barım ve hatta son olarak eski AKP milletvekili… Sence bu işin sonu nereye varacak?

Bu işin sonunda onlar için büyük bir yıkım var. Bunu kendileri de biliyor. Tarihte zalimlerin nasıl bir son yaşadığını burada anlatmamıza gerek yok... Zulüm arttıkça sonun daha hızlı geldiğinin farkındalar, pervasızca saldırmaları da bu yüzden. İstedikleri kadar insanları tutuklasınlar, işkence etsinler, öldürsünler, akacak suyun karşısında ne duvarlar ne de dağlar durabilir. O duvarların altında kalmaya mahkûmlar.

 

Yargıyı yakından takip eden bir gazeteci olarak kendi iddianameni okuduğunda ne hissettin, düşündün?

İddianamem aslında beklediğim gibiydi. Herhangi bir savcı tutuklamaya sevk yazısını kopyalayıp yapıştırmış. Ben kendime bir iddianame yazsam daha iyisini yazardım. Kendileri de inanmıyor hazırladıkları iddianamelere. Çünkü hukuk fakültesini bitirmiş kişiler sonuçta. Onlar da biliyor ortada bir suç olmadığını. Ancak bildikleri halde insanları hapiste tutmaya devam ediyorlar. Bu iddianameleri yazdıkları için suç işliyorlar. Ne yazık ki bunu da bile isteye yapıyorlar.

 

Toplumun büyük bir bölümü ve özellikle gençler son bir yılda yaşananlardan dolayı büyük oranda umutsuz. Gençlere, topluma vermek istediğin bir mesaj var mı?

İnsanların geleceksiz kaldığı, emeklerinin karşılığını alamadığı, yaşam hakkını, hukuk güvenliğinin olmadığı bir ortamda mutsuz ve umutsuz olması çok doğal. Ancak biz nefes aldığımız her anda umudun da olduğunu biliyoruz. Namuslu siyasetçilere, avukatlara, aktivistlere, eğitimcilere, gazetecilere de bu ortamda büyük iş düşüyor. Her an var olan umudu büyütmek, umudu mücadeleyle buluşturup halkımıza sunmak bizim görevimiz.

Burada “Memleketi ben mi kurtaracağım?” ya da “Sen mi kurtaracaksın?” diyenler olabiliyor. Evet, ‘Ben kurtaracağım, sen kurtaracaksın’ demek gerekiyor. Söylediğiniz, yazdığınız bir sözle kaldırdığınız bir parmakla öğrettiğiniz bir kelimeyle savunduğunuz bir müvekkille yaptığınız bir eylemle memleketi kurtarabilirsiniz. Bir kişiyi bir eyleminizle değiştirebilirsiniz. Kim bilir belki de o da memleketi değiştirir. Yeter ki biz olalım, eyleme geçelim. Ben değil biz olduğumuz sürece bizim değiştirip kurtaramayacağımız hiçbir şey olamaz.

 

 

15 EKİM’LER

1917 - Fransızlarca tutuklanan ve Alman gizli servisine bazı bilgiler verdiğini kabul eden Hollandalı dansçı Mata Hari (Margaretha Geertruida), askeri mahkemece yargılandıktan sonra, kurşuna dizildi.

1927 - Gazi Mustafa Kemal Paşa CHP kurultayında "Büyük Nutuk"u okumaya başladı. Nutuk'un okunuşu 6 gün sürdü.

1928 - Almanya'dan hareket eden dünyanın en büyük hava gemisi Graf Zeppelin Amerika'da New Jersey'e ulaştı. Uçuş 111 saat sürdü.

1934 - Mao Zedung'a bağlı 100 bin kişilik birlik, Çin'in güneydoğusundan başlayıp kuzeydoğusuna kadar sürecek 10 bin kilometrelik Büyük Yürüyüş'e başladı.

1937 - Yeni harflerle basılan ilk kâğıt paralar tedavüle çıktı. Üzerinde Atatürk'ün resmi bulunan 100 liralık banknotlar 1942'de tedavülden kaldırıldı.

1945 - Geçici Fransız hükûmeti başbakanı Pierre Laval kurşuna dizildi.

1946 - Nazi savaş suçlusu Hermann Göring idam edilmesine saatler kala zehir içerek intihar etti.

1961 - Uluslararası Af Örgütü Londra'da kuruldu.

1961 - Kısıtlı seçim kampanyasının ardından genel seçimler yapıldı. Seçime dört parti katıldı. CHP 173, Adalet Partisi 158, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 54, Yeni Türkiye Partisi 65 Milletvekilliği kazandı.

1970 - Enver Sedat, Mısır devlet başkanı oldu.

1970 - İstanbul'da kolera salgını olduğu açıklandı.

1990 - Sovyetler Birliği başkanı Mihail Gorbaçov, Nobel Barış Ödülü'nü aldı.

1993 - Nobel Barış Ödülü, Güney Afrika devlet başkanı De Klerk ile Afrika Ulusal Kongresi başkanı Nelson Mandela'ya verildi.

1999 - Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, Nobel Barış Ödülü'nü aldı.

2003 - İlham Aliyev babası Haydar Aliyev'in yerine geçerek Azerbaycan devlet başkanı oldu.

2013 - Filipinler'de 7,2 şiddetinde deprem.

2017 - Somali'nin başkenti Mogadişu'ya bomba yüklü kamyonla saldırı düzenlendi. 276 ölü, 275 yaralı var. Ülkede 3 günlük yas ilan edildi.

2021 – Dolar/TL 9,24 seviyesini görerek tarihi yükselişine devam ediyor. Euro 10,76’dan, Sterlin 12,70’den ve gram altın ise 534 TL’den işlem görüyor.

 

15 EKİM’DE DOĞANLAR

1844 - Friedrich Nietzsche, Alman filozof (ö. 1900)

1920 - Mario Puzo, Amerikalı yazar ve En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü sahibi (ö. 1999)

1923 - Italo Calvino, İtalyan yazar (ö. 1985)

1924 - Lee Iacocca, Amerikalı sanayici (ö. 2019)

1926 - Michel Foucault, Fransız düşünür (ö. 1984)

1932 - Muammer Sun, Türk besteci ve müzik eğitimcisi (ö. 2021)

1938 - Cemal Safi, Türk şair (ö. 2018)

1947 - Hümeyra, Türk besteci, söz yazarı, müzisyen ve oyuncu

1969 - Dominic West, İngiliz oyuncu, yönetmen ve müzisyen

1973 - Güllü, Türk arabesk fantezi müzik şarkıcısı (ö. 2025)

1988 - Mesut Özil, Türk asıllı Alman millî futbolcu

 

15 EKİM’DE ÖLENLER

1946 - Hermann Göring, Alman mareşal ve NSDAP siyasetçisi (İntihar) (d. 1893)

1958 - Asaf Halet Çelebi, Türk şair (d. 1907)

1998 - Faruk Erem, Türk hukukçu ve yazar (d. 1913)

2005 - Bilal İnci, Türk oyuncu (d. 1936)

2008 - Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türk şair (d. 1914)

2012 - Erol Günaydın, Türk sinema ve tiyatro oyuncusu (d. 1933)

2013 - Oktay Ekinci, Türk mimar, gazeteci (d. 1952)

2022 - Billur Kalkavan, Türk oyuncu ve sunucu (d. 1962)

2024 - Hasan Yalnızoğlu, Türk dansçı, manken ve oyuncu (d. 1974)

Yorumlar