HASRETİZ, BİR YUDUM MUTLULUĞA / günlerden 19 ekim

 

________Selçuk Şirin / Gazete Oksijen




Her yaz sonunda Türkiye’den ayrılırken Instagram üzerinden memleketin ruh hâline dair bir değerlendirme paylaşıyorum. “Abi Türk insanı şöyledir” saçmalığına kapılmamak için de yıl boyunca o değerlendirmeyi bilimsel verilerle test ediyorum. Bu yüzden dün açıklanan Gallup’un Dünya Duygusal Sağlık Raporu tam zamanında imdadıma yetişti.

Gallup raporunun detaylarına geçmeden önce, sizinle 29 Ağustos’ta yazdığım Instagram postuna bakalım.

Üç aylık Türkiye ziyaretim bitti. Her yaz sonu olduğu gibi uçakta dönerken izlenimlerimi sizinle paylaşmak istedim.  Bu yaz bir kısmı okur buluşması, bir kısmı dost akraba ziyareti için Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan, Artvin, İzmir, Karşıyaka, Urla, Çeşme, Manisa, Kula, Kuşadası, Selçuk ve Bodrum dâhil pek çok yere gittim. Benim gördüğüm tablo şu: Türkiye, tarihindeki en derin ekonomik ve politik krizi yaşıyor! Ve hem ana akım hem de sosyal medya bu krizi ıslık çalarak atlatmaya çalışıyor!

Yaşadığımız krizin insani boyutu gören gözler için her yerde. İnsanlar mutsuz. Bunu sokakta yürürken bile görebiliyoruz. İnsanlar gergin. Bunu trafikte, alışverişte, derste ya da işyerlerinde görebiliyoruz. İnsanlar endişeli. Bunu iflasın eşiğinde olan şirketlerde,  umudunu yitirip eve kapanan gençlerde, ilkokul çağında yurt dışı hayali kuran çocuklarda görebiliyoruz. Turizm her yaz ekonomiye az da olsa can suyu katıyordu. Bu yıl o da can çekişiyor. Yunan adalarında lokanta açıp bizim ürünleri bize satan Türk esnaf hem yemeği daha ucuza satıyor hem de bizdeki esnaftan çok daha kaliteli bir yaşam sürüyor. Bu haksızlığı gidermenin tek yolu ülkedeki krizi çözmek. Aksi her geçen gün hayatı hepimiz için daha da yaşanmaz kılacak.

 

Dünyanın duygusal nabzı

Gallup, uzunca bir zamandır ruh sağlığını dünya çapında ölçüyor. Bu raporların sonuncusu 13 Ekim’de açıklandı. Rapor 2024 yılı boyunca 144 ülkede 145 bin kişiden toplanan verilerle insanların günlük duygularını ölçüyor. Geçen sene de bu köşede açıkladığım gibi Gallup duyguları hem pozitif hem de negatif olarak iki farklı şekilde ölçüyor. Ortalama olarak tüm dünyada katılımcıların yüzde 39’u endişeli, yüzde 37’si stresli, yüzde 26’sı üzgün, yüzde 22’si öfkeli, yüzde 32’si fiziksel acı çektiğini söylüyor. Bu oranların tamamı on yıl öncesine göre belirgin biçimde artmış durumda. Rapora göre bu duygusal yük, sadece bireylerin değil, toplumların da sağlığını ve barışını etkiliyor. Barış ve huzurun zayıf olduğu ülkelerde üzüntü, öfke ve kaygı daha yüksek çıkıyor; barış ve huzurun güçlü olduğu yerlerde ise yaşam süresi, sağlık ve dayanıklılık artıyor. Gallup’un yöneticilerinden Ilana Ron Levey’nin ifadesiyle: “Duygusal sağlık sadece kişisel bir deneyim değil, toplumların dayanıklılığını belirleyen bir altyapıdır.”

 

Her şeye rağmen insanlar umudu diri tutuyor

Dediğim gibi ruh sağlığı sadece olumsuz duygularla tarif edilmiyor. Pozitif duygulara da bakılıyor ki bu da benim için bu raporu diğer benzer çalışmalardan ayırıyor. Nedir pozitif duygular? Tıpkı negatif duygularda olduğu gibi burada da beş farklı soru sorulmuş. Rapordan aktarıyorum: “Dün, günün büyük bölümünde gülümsediniz veya güldünüz mü? Saygı gördünüz mü? Yeni bir şey öğrendiniz mi ya da ilginç bir şey yaptınız mı? Keyif aldınız mı? Dinlenmeye fırsat bulabildiniz mi?” Bu beş soruya verilen yanıtlar, dünyanın duygusal dengesine dair umut verici bir tablo çiziyor. 2025 dünya ortalamalarına göre insanların yüzde 88’i saygı gördüğünü, yüzde 73’ü güldüğünü veya gülümsediğini, yüzde 73’ü keyif aldığını, yüzde 72’si iyi dinlendiğini, yüzde 52’si de yeni bir şey öğrendiğini ya da ilginç bir şey yaptığını söylüyor. Bu oranlar son on yılda neredeyse hiç değişmemiş. Bu veriler bütün olumsuzluklara, pandemi dönemi artan mutsuzluk ve strese rağmen insanlığın genel olarak dayanıklı olduğunu gösteriyor. Yani bölgesel savaşlar, ekonomik krizler, global ve teknolojik belirsizlikler sürerken bile insanlık gülmeyi, paylaşmayı ve saygı görmeyi tamamen kaybetmemiş durumda.

 

Türkiye’nin 2025 duygusal sağlık karnesi

Önce yine negatif duygulara bakalım. Türkiye’de insanların yüzde 42’si endişeli, yüzde 57’si stresli, yüzde 31’i üzgün, yüzde 30’u öfkeli. Bu oranların her birinde dünya ortalamasının üstündeyiz. Stres seviyesinde dünya rekoruna sahip olan Ruanda’da bile insanların stres seviyesi yüzde 64’te kalıyor! Ama tıpkı geçen yılki raporda olduğu gibi bu sene de beni en çok endişelendiren veriler, bizim pozitif duygulara dair olanlar.

 

Pozitif duygularda sınıfta kalıyoruz

Asıl çuvalladığımız yer geçen yıl olduğu gibi bu sene de pozitif duygular. Türkiye’de insanların yüzde 85’i saygı gördüğünü, yüzde 36’sı güldüğünü veya gülümsediğini, yüzde 40’ı keyif aldığını, yüzde 69’u iyi dinlendiğini, yüzde 17’si de bir gün önce yeni bir şey öğrendiğini ya da ilginç bir şey yaptığını söylüyor. Bu saydığım beş pozitif deneyimin her birinde dünya ortalamasının altında yer alıyoruz. Ama tam olarak ülkede insanların ne derece bunaldığını anlamak için gelin bir de dünyadaki sıralamada nerede olduğumuza bakalım.

 

Dünya ortalaması yüzde 52 bizde yüzde 23

Dünyada yaşadığı hayattan keyif alanların oranının en düşük olduğu üç ülke arasında Türkiye var. Ama asıl dibi bulduğumuz ve 144 ülke arasında en sonda yer aldığımız alan bu değil. Türkiye dünyada en az gülen insanların yaşadığı ülke. Dünya ortalamasının yüzde 73 olduğu bu göstergede Türkiye yüzde 36 ortalama ile en son sırada yer alıyor. Geçen sene iç savaş ve felaketin eşiğinde olan Lübnan’da bile bizden çok gülüyor insanlar. Endonezya, Senegal gibi ülkelerde bu oran yüzde 90’ı geçiyor.

Bir eğitimci olarak bu raporda dünyadaki sıralamamız bakımından beni en çok üzen veriyi en sona bıraktım. Dünyada ortalama olarak her iki kişiden biri (yüzde 52), bir önceki gün yeni bir şey öğrendiğini ya da yeni bir tecrübe edindiğini söylüyor. Pek çok ülkede bu oran yüzde 70’in üzerinde. Bizde ise geçen sene yüzde 23 olan bu oran bu sene yüzde 17 ile dünyada en son sıraya düşmüş durumda. Dünyada bizden daha az yeni bir şey öğrenen, bizden daha az yeni bir heyecan yaşayan ülke yok! Hani hep ağzımızın tadı kaçtı diyoruz ya, işte bu veri onu maalesef doğruluyor.

Gördüğünüz gibi bu veriler benim ve pek çoğumuzun gözlemlerini doğruluyor. O nedenle müsaadenizle bu tatsız konuyu yukarıda paylaştığım 29 Ağustos tarihli Instagram postunun son paragrafıyla tamamlayacağım. Zira insan umutsuzluktan umut devşirendir:

Tüm bu saydığım zorluklara rağmen “yarın bugünden daha iyi olsun” diye hayata sımsıkı sarılan milyonlar da gördüm memleketin her yerinde. İşine tutkuyla bağlı öğretmenler, hayallerinin peşinde koşan gençler ve küçükken okuduğu kitabın yazarıyla ilk tanıştığında böyle içten sarılan çocuklar gördüm. Ben gücümü ve ümidimi onlardan alıyorum. Aklım da yüreğim de onlarda…

 

19 EKİM’LER

1872 - Dünyanın en büyük altın külçesi (215 kilogram) Avustralya New South Wales'de bulundu.

1945 - Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi açıldı.

1949 - Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul valiliği ve belediye başkanlığına atandı.

1951 - İngiliz askerleri, Süveyş Kanalı'nı ele geçirdi.

1960 - 6-7 Eylül Olayları ile ilgili dava başladı.

1962 - İlk James Bond filmi Dr. No gösterime girdi.

1972 - Nobel Edebiyat Ödülü, Alman yazar Heinrich Böll'e verildi.

1972 - Gazeteci İlhan Selçuk, gözaltına alındı.

1982 - Milli Güvenlik Konseyi'nin son şeklini verdiği anayasa metni açıklandı. Geçici maddelerle eski parti yöneticilerine 10 yıl siyaset yasağı getiriliyor

1987 - Londra Borsası çöktü, yaşanan büyük panik sonucunda 50 milyar sterlinlik değer kaybı yaşandı.

1988 - Birleşik Krallık, IRA mensuplarıyla yapılan röportajların yayımlanmasını yasakladı.

1995 - Avrupa Parlamentosu Yeşiller sözcüsü Claudia Roth, Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir aleyhine 3 milyar liralık manevi tazminat davası açtı.

2011 - Ekim 2011 Çukurca saldırısı gerçekleşti. 8 ayrı yerde eşzamanlı olarak PKK tarafından düzenlenen saldırı sonucu 24 asker öldü.

 

19 EKİM’DE DOĞANLAR

1931 - John Le Carré, İngiliz yazar (ö. 2020)

1942 - Hikmet Çetinkaya, Türk gazeteci ve yazar (ö. 2025)

1945 - Yücel Erten, Türk oyuncu, yönetmen, yazar ve çevirmen

1973 - Okan Buruk, Türk futbolcu ve teknik direktör

1975 - Burak Güven, Türk bas gitarist, şarkı sözü yazarı ve Mor ve Ötesi grubu üyesi

1976 - Nihat Sırdar, Türk radyocu

 

19 EKİM’DE ÖLENLER

1961 - Şemsettin Günaltay, Türk siyasetçi (d. 1883)

2009 - Muharrem Candaş, Türk güreşçi (d. 1921)

Yorumlar