Türkiye Cumhuriyeti tarihi, 1923'ten günümüze farklı kesimlerden ve farklı görüşlerden birçok siyasetçiye tanıklık etti. Bazıları daima zihinlerde kaldı, bazıları ise çabucak unutulup gittiler. Profesör Turhan Feyzioğlu da günümüzde unutulan siyasilerden birisidir.
Turhan Feyzioğlu 1922 yılında Kayseri'de doğdu. Yeni
kurulacak cumhuriyetin imkanlarıyla, parlak bir gelecek onu beklemekteydi.
İlkokulu burada bitirdikten sonra doğru İstanbul'un yolunu
tuttu. Galatasaray Lisesine girdi. Burada alacağı eğitim onun geleceğini
şekillendirecektir. Sonraki durağı ise İstanbul Üniversitesi-Hukuk Fakültesi
olacaktır. Fakat Feyzioğlu bununla da yetinmedi. Lisansüstü eğitim için
İngiltere'ye gitti ve burada Anayasa Hukuku doktorasını aldı.
Feyzioğlu'nun Profesör unvanını aldığı 1955 yılında Demokrat Parti iktidardaydı, Adnan Menderes rüzgarı esiyordu. Turhan Feyzioğlu, Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığına getirilmişti. Bu görevinin yanı sıra, Demokrat Parti'ye muhalif kanadın sesi olan Forum dergisinde yazmaya başladı. Buradaki iktidara sert eleştiriler getiren yazıları sebebiyle çeşitli davalar sonucu üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı.
Turhan Feyzioğlu'nun bundan sonraki durağı ise siyaset
olacaktı. Feyzioğlu 1957'de Cumhuriyet Halk Partisi'nden Sivas Milletvekili
seçilerek meclise girdi. 1960 İhtilali sonrasında ODTÜ rektörlüğüne atandı ve
1961 Anayasasının hazırlanmasında da görev aldı. Kısa süreliğine Milli Eğitim
Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulundu.
1970'li yıllara gelindiğinde ise Cumhuriyet Halk Partisi de bir değişim içerisine girecekti. İsmet İnönü 88 yaşına gelmişti, Turhan Feyzioğlu genel başkanlığa gelmesi düşünülen isimlerden birisiydi. Bu sırada Bülent Ecevit ses getiren ani bir atılım yaptı. Genel Sekreterlik görevinden istifa etti. İnönü hiç itiraz etmedi, derhal kurultayı topladı 'ya ben, ya Bülent' dedi. 1972 Baharında toplanan kurultay Bülent Ecevit'i başkan seçti. İsmet İnönü sessiz ve sakin bir biçimde Türk siyasetinden çekildi, bir yıl sonra da hayata veda etti.
Turhan Feyzioğlu bu gelişmeler üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi'nden istifa etti. Ardından istifa eden 47 milletvekiliyle beraber Güven
Partisi'ni kurdu. Daha sonra ise Cumhuriyet Partisi ile birleşildi ve
Cumhuriyetçi Güven Partisi ortaya çıktı.
C.G.P 'Atatürk yolunda birleşelim' söylemiyle yola çıkmıştı.
Bu zeminde C.G.P 1973 seçimlerinde 13 milletvekiliyle mecliste yer almayı
başardı. Yerel seçimlerde ise 36 belediyeyi kazandılar. 13 Milletvekilliği
günümüzde önemsiz gibi görünse de devrin siyasi şartlarında koalisyonlara
destek anlamında çok mühimdi. Bu sayede Turhan Feyzioğlu, kurulan koalisyon
hükumetlerinde kısa süreliğine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı
vazifelerini üstlendi.
Askeri müdahale sonrasında bütün siyasi partiler kapatıldı.
12 Eylül gecesi Turhan Feyzioğlu başbakan olarak atandı. Turgut Özal'a da
bakanlık görevi verilecekti. Fakat tam bu anda bir şey oldu. Özal, Genelkurmay
2. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık'a ''bütün siyasi partiler kapatılıp
başkanları tutuklanmışken, C.G.P lideri Feyzioğlu'nun başbakan yapılmasının
doğru olmayacağını'' söyledi. Böylece Turhan Feyzioğlu sadece 5 saat süren
başbakanlık görevinden ayrıldı.
(Anıl Göç / Onedio)
Turhan Feyzioğlu 1980 sonrasında siyasi yaşamına noktayı koydu. 24 Mart 1988’de de hayata…
DAHA YAKINDAN TANIMAK İÇİN
NOT: Turhan Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği’nin “çok
tartışılan” eski başkanı, bugünün TC Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu’nun
dedesidir. Torun Feyzioğlu, konu hakkında Faruk Bildirici ile yaptığı söyleşide
şöyle demişti:
“Annem Saide 19 yaşındayken beni doğurduktan iki saat sonra
ölmüş. Beni İstanbul’dan Ankara’ya getirmişler. Dedem Turhan Feyzioğlu ve
anneannem Leyla’nın yanında büyüdüm. Bunu 7-8 yaşında öğrendim ama ikisine de
hep anne baba dedim.”
33 yaşında hukuk profesörü, 34’ünde Mülkiye’nin dekanı
olmuştu. 1956 yılında, üniversitenin açılış konuşmasında öğrencilere
özgürlükten, özerklikten bahsetmiş, "Siz siz olun, nabza göre şerbet veren
sözde münevverlerden olmayın" demişti.
Bunu bir direniş çağrısı olarak algılayan dönemin Başbakanı Menderes çok sinirlenmiş, hemen genç dekanı görevinden aldırmıştı. Ancak bunun üzerine üniversite ayağa kalkmış, Mülkiye’nin önde gelen hocaları ve genç asistanları, birbiri peşi sıra istifalarını vermişler, protesto için cübbelerini giyip öğrencileriyle yan yana yürümüşlerdi.
O dekanın adı, Prof. Turhan Feyzioğlu’ydu. Metin Feyzioğlu’nun dedesi…
Daha sonra siyasete giren Turhan Feyzioğlu’nu benim kuşağım, Deniz’lerin idamına "Evet" oyu veren Güven Partisi lideri olarak tanır. 70’lerindeki milliyetçi cephe hükümetlerinin destekçisiydi. Uğur Mumcu o dönem, "Feyzioğlu, sen bir halk düşmanısın. Bir gün yaptıklarının hesabını vereceksin" diye yazmıştı.
12 Eylül darbesinde bütün partileri kapatıp liderlerini
hapseden askerlerin Başbakanlık için ilk aklına gelen isim onunkiydi. O da
hazırdı aslında… Ataması yapıldı; ama 5 saat sonra –bilindiği kadarıyla Turgut
Özal’ın itirazıyla- işler değişti. Ve
Turhan Feyzioğlu adı, Türk siyasi tarihine, en kısa süreyle başbakanlık yapan
isim olarak geçti.
Siyasi hayatını böyle noktaladıktan sonra hayata veda
ederken, elleriyle yetiştirdiği torununa, "Sakın büyük adam olmaya özenme,
adam olmaya özen; o daha zordur" diye vasiyet etmişti.
Metin Feyzioğlu da hukuk okudu, okuduğu fakültenin dekanı oldu. Sonra Barolar Birliği Başkanlığına kadar tırmandı. Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmayla Erdoğan’ı öfkeden çıldırtıp salonu terk etmek durumunda bırakışını unutmak mümkün mü?
O konuşma, bana dedesinin 1956 konuşmasını anımsatmıştı.
Erdoğan’la kurduğu yakın ilişki de bana yine dedesinin 12 Eylül’de bütün meslektaşları hapsedilirken askerlerle kurduğu ilişkiyi anımsatıyor. Söyleyebileceğim tek şey, dedesinin mirasıdır:
Her dönem nabza göre şerbet verenlerin siyasi ömrü uzun
olmuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder