ESKİ BAYRAMLARI ÖZLEYENLER İÇİN DE, YENİ NESİL KUTLAYANLAR İÇİN DE... ÖYLE BİR YAZI İŞTE!

 


Adettendir “bayramlık” yazılar. Kavgasız, gürültüsüz. Bir iki fıkrayla süslenmiş. Öyleydi eskiden. İşin ustası da, rahmetli Hasan Pulur’du. Buyurun işte… Elbet yine de, anlayana çok şey var, her fıkranın içinde!


Sultan Aziz, bir gün sarayda hokkabaz oynatıyormuş, yanında da dönemin meşhur Âli Paşası varmış.

Bir ara şaka yapmış:

“Paşa şu kavazeyi başına tak bakalım yakışır mı?”

Padişah şakası bu! Kavaze dediği de Hokkabaz külahı...

Âli Paşa hemen “Ferman efendimizindir” dedikten sonra koynundan “mührü hümayun”u çıkarmış, yani padişahın verdiği sadaret mührünü, başbakanlık mührünü...

Sultan Aziz “Ne oluyor?” diye sormuş:

Âli Paşa cevabını vermiş:

“Devlet-i Âliye’nizin sadaret makamını işgal eden adam, bu rütbe üzerinde oldukça, başına hokkabaz kavazesi koyamaz!”

“Aman paşa, sen de hiç şakaya gelmezsin!”

* * *

Padişah bir gün Sadrazam Hekimoğlu Âli Paşa’ya kızmış:

“Şimdi hamalbaşını çağırtır, oğlunu sadrazam yaparım!”

“Ferman efendimizindir, ama gelecek olan zata, Hekimoğlu demezler, Hamalbaşının oğlu derler!”

 * * *

Âli Paşa’nın dostu Kamil Paşa her lafı bir başka lafa bağlar, çok kişinin canını yakarmış...

Âli Paşa sadrazam olunca, yanındaki Kamil Paşa’ya “Aman kimseye dokunma, sataşma!” diye nasihat etmiş...

Huylu huyundan vazgeçer mi?

O sırada yabancılardan biri gelmiş, adam üzgün, bir ev kiralamış önce oğlu sonra karısı ölmüş, küçük oğlu da ağır hasta!

Âli Paşa, adamı teselli ederken, Kamil Paşa fısıldamış:

“Babıâli o eve nakil buyursa!”

Yani, hükümet o eve taşınsa!

 * * *

 Sultan Aziz’le Paris’e giden heyette Şehremini Muavini Ömer Faiz Efendi de varmış... Keçecizade Fuat Paşa, Ömer Faiz Efendi’yi hiç yanından ayırmıyormuş, hoşgörülü, nüktedan, hazır cevap insanı kim sevmez.

Bir gün Fuat Paşa, yanına onu alarak Paris Belediye Başkanı’nı ziyarete gitmiş. Adamın merakına bakın, İstanbul Belediyesi sokakları temiz tutup yıkatmak için ne kadar para harcıyormuş...

Al başına soruyu!

Ömer Faiz Efendi’de cevap mı yok!

“Bizim sokak ve caddelerimizin iki tarafı dükkânlarla doludur. Berber, aşçı... Berber, sakal tıraşından kalan sabunlu suyu, bakkal peynirin suyunu, aşçı tencerenin yağını sokağa dökerler. Bunlar akarken sokaklar yıkanmış olur. Onun için bizde sokak yıkama tahsisi yoktur.

Paris Belediye Başkanı, herhalde bir şey anlamaz ama misafirle de tartışacak değiller ya!

* * *

Tüccardan biri Fuat Paşa’nın parmağındaki iri tek taş yüzüğe bakıp duruyormuş, Fuat Paşa sorunca şöyle demiş:

“Paşam, bu taş sana kaç para getiriyor?”

“Hiç, ne getirecek?”

Adam gülmüş:

“Bende iki taş var, dede yadigârı, yılda elli altın getiriyorlar.”

“Ne taşı bunlar?”

“Değirmen taşı, paşam!”


Zaman değişti artık. Fıkraların yerini videolar aldı. Yüzlerce, binlerce. Her yerde.

Örnekse...




Bakın, Sabancı Ailesi'nin "aykırı" ferdi Faruk Sabancı muhabbeti de, bir bayram günü izlemeye değer...





Yorumlar