OLİMPİYAT OYUNLARI BAŞLAMADAN KADINLAR KAZANDI / günlerden 21 temmuz


26 Temmuz’da demir alacak Paris 2024, 128 sene sonra da olsa nihayet Olimpiyat Oyunları'nda cinsiyet eşitliğinin sağlandığı tarihî bir kilometre taşı olarak anılacak. 1896’da Atina’da düzenlenen ilk modern Olimpiyat Oyunları'nda kadınlara izin verilmediği, katılmak isteyenin önüne engeller dikildiği düşünülürse, hem katedilen yola sevinmemiz hem de bunun bu kadar uzun sürmesine yanmamız gereken bir eşik!

İlk kez bu yıl madalya verilecek 32 sporun 28’inde kadın-erkek sayısı aynı olacak. Kadınlarla erkeklerin birlikte mücadele ettikleri karma kategorilerin sayısı da 18’den 20’ye çıkacak. Kadınlar 152, erkekler ise 157 yarışmada sahne alacak.

Stamata Revithi'nin inadı

Aslında her şey 128 yıl önce kararlı bir kadının maraton koşmak istemesiyle başlamıştı. Antik Yunan’da Olimpiyat Oyunları, sadece erkeklere açıktı. Olimpiyat Oyunları'nı tekrar canlandıran Baron Pierre de Coubertin için kadın sporcular ne ilginçti ne de estetik. Onlar evlerinde oturmalı; çocuklarını, eşlerini en iyi şekilde desteklemeliydi.

Fakat Stamata Revithi adındaki bir kadın kafaya koymuştu, maraton koşacaktı. 9 Nisan 1896’da yarışın başlayacağı yere gelen Revithi, erkeklerin kendisiyle dalga geçmesine kulak asmadı. Ertesi gün diğer atletlerle kilometrelerce koşmak tek arzusuydu.

Ona sahip çıkan belediye başkanı evini vermiş, bazı muhabirler de ilgi göstermişti. Bugün bu gizemli kadının kimliğine dair bildiklerimizi de bu muhabirlere borçluyuz. Yazdıklarına göre Stamata Revithi, 30 yaşındaydı. İş bulmak umuduyla Atina’ya yerleşmişti. İki çocuğuyla sefalet içinde yaşarken, 1895'te bir oğlunu kaybetmişti. Tarihçi Athanasisos Tarasouleas'ın yazdığına göre çok yaşlı gösteren sarışın bir kadındı. Yarıştan önceki gün bir şey yemeyeceğini vurguluyor, sayısız defa aç karna çocuklarını taşıdığı için antrenmanlı olduğunun altını çiziyordu.

Fakat organizasyon komitesi kayıt yaptırmak için sürenin dolduğunu söyledi. Revithi'ye izin çıkmamıştı. Spor tarihçileri David Martin ile Roger Gynn'e göre gerçek sorun cinsiyetiydi.

Sabah olduğunda, Maraton kasabasının yaşlı rahibi Yannis Veliotis, Revithi dışındaki tüm koşucuları kutsadı ve yarış başladı. Maraton'dan Atina'ya yaklaşık 40 kilometre süren yarışa 17 sporcu katılmıştı. Son çeyrekte atak yapan Yunan çoban Spyridion Louis, stadyuma girdiğinde halk çılgına dönmüştü.

Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde oradan ayrılan inatçı kadının ise başka planları vardı... Revithi o gün değilse de bir gün sonra aynı parkuru koşmayı kafasına koymuştu. Kasaba sakinlerinin şahitliğinde saat 08.00'de start alan azim abidesi, öğlen 13.30'da Panathinaiko Stadyumu'na ulaşmıştı. İçeri girmesine askerler izin vermese, yarışı durdurulsa da Revithi tevatüre göre “Biraz alışveriş yapmak için durmasam çok daha hızlı olurdum” diyerek bunlarla dalgasını geçmişti.

Maraton sayesinde adını tarihe yazdıran bu sivil itaatsizin sonraki yaşamına dair hiçbir şey bilinmiyor. Tek bir şey kesinse, o da kadınların bir sonraki Olimpiyat Oyunları'nda boy gösterebilmelerini biraz da onun inadına borçlu oldukları.

Kadınların ilk Olimpiyat Oyunları: Paris 1900

1900’de Olimpiyat Oyunları, bu yıl olduğu gibi yine Paris’teydi. Atina’dan farklı olarak bu sefer kadınlar da vardı. Fakat sayıları parmakla sayılacak kadar azdı. Organizasyonda 975 erkeğe karşılık 22 kadın yarışıyordu. Zira başlangıçta kadınlar için “uygun görülen” sadece dört dal vardı. Dallar ve kontenjanlar cinsiyetlere göre ayrıldığından, ciddi bir eşitsizlik dikkat çekiyordu.

Teniste İngiliz Charlotte Cooper, Olimpiyat Oyunları tarihinde altın madalya kazanan ilk kadın sporcu olarak tarihe geçmişti.

1904’te durum daha feciydi. ABD’de St. Louis’de sahne alan 651 sporcunun sadece 6’sı kadındı. Yavaş yavaş bu sayı artsa da cinsiyetler arasındaki uçurum kapanmaya yaklaşmıyordu. Tam bir asır önce Paris'in 1924’teki ikinci ev sahipliğinde boy gösteren 3.089 sporcunun yüzde 95,6’sı erkekti. Zaten kadınların oranı ancak 1952 Helsinki’de yüzde 10’u geçebilecekti.

Türkiye’nin yolculuğu

Türkiye'nin Olimpiyat Oyunları yolculuğu 1908’de demir almıştı. Gencecik Türkiye Cumhuriyeti ise tam yüzyıl önce Paris 1924'te 40 sporcuyla Olimpiyat Oyunları’nda boy göstermişti. Fakat tüm temsilcilerimiz erkekti.

Sporu, bir milletin gelişmişlik düzeyini gösteren unsurlardan biri olarak gören Mustafa Kemal bununla yetinmeyecekti. 1926’da kadınların spor alanında varlık gösterebilmesi için adımlar atılmış, Çapa Kız Öğretmen Okulu’nda ilk kadın beden eğitimi öğretmenlerini yetiştirmek için açılan kursa İsveç’ten uzmanlar getirilmişti.

Atatürk’ün gördüğü son Olimpiyat Oyunları, Berlin 1936’ydı. Türkiye burada sadece ilk madalyalarını kazanmamış, ayrıca ilk kez kadın sporcular tarafından temsil edilmenin onurunu da yaşamıştı. Tarihin en politize Olimpiyat Oyunları Berlin’de demir alırken, eskrimde mücadele eden Halet Çambel ile Suat Fetgeri, isimlerini altın harflerle kitaplara yazıyordu. Hem Türkiye’nin medar-ı iftiharıydılar, hem de Olimpiyat Oyunları’nda sahne alan ilk Müslüman kadın sporculardı.

2. Dünya Savaşı’nın arifesinde kimi faşist olmayan ülkelerin temsilcilerinin Nazi selamları verdiği bir ortamda, Adolf Hitler’in verdiği resepsiyona katılmayan iki kadın, ayrıca haysiyet dersi de vermişti.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunları’nda kafilemizde tek bir kadın vardı: 100 metreci Üner Teoman. Roma 1960’a kadar Olimpiyat Oyunları’na hep erkekler gidiyordu. İtalya’da 100 metre ve uzun atlamada yarışan Aycan Önel, 800 metredeki Gül Çiray ve yüksek atlamacı Canel Konvur elemeleri aşamamıştı.

1971’de Milliyet Gazetesi’nin verdiği yılın sporcusu ödülüne layık görülen ilk kadın olan Özden Ezinler, ertesi sene de Olimpiyat Oyunları’na katılmıştı. Kafilede başka hemcinsi yoktu. Dört sene sonra da tablo aynıydı; Peri Suzan Günay, Montreal’e giden tek kadındı!

Los Angeles 1984’e katılan tüm sporcuların yüzde 23’ü kadındı. Türkiye kafilesinde bu oran yüzde 4 kadardı. Yine de açılış töreninde bayrağımızı ilk kez bir kadın sporcu taşımış, unutulmaz atlet Semra Aksu böylece de tarihe geçmişti. Dört yıl sonra Güney Kore’ye taşınan sporun şahikasında Aksu dışında atıcılıkta Zeynep Oka, okçulukta Elif Ekşi, Huriye Ekşi ve Selda Ünsal  yer almıştı.

İlk madalya

1992’de heyecan Barselona’ya taşınıyor; kafiledeki kadın sporcu sayısı 8'e çıkıyordu. Onlardan judoda 48 kiloda mücadele eden Hülya Şenyurt, bronz madalyayı boynuna takarak spor tarihimize geçmişti. Bunu başardığında 19’unda bile değildi. Ailesinden gizli olarak spora başlayan judoka, bir gün müsabakalar için şehir dışına gitmesi gerektiğinde durumu ebeveynleriyle paylaşmak zorunda kalmıştı; zira onların imzası gerekiyordu.

1996’da 9, 2000’de de tam 15 kadın Türkiye’yi Olimpiyat’ta temsil etmişti. Genele bakacak olursak, 2000’de kadınların Olimpiyat Oyunları'nda yer alışının 100. yıl dönümünde toplam katılımcıların yüzde 62’si erkekti. Uçurum kapanıyordu; kadınlar her sporu yapabildiğini tüm yeryüzüne ispatlıyordu.

Sidney 2000’de tekvandoda 57 kiloda üçüncü olan Hamide Bıkçın bronz madalya kazanmıştı. Takvimler 14 Ağustos 2004’i gösterirken, Nurcan Taylan, Atina’da sahne almıştı. Olimpiyat Oyunları’nın beşiğinde 48 kiloda yarışan halterci, dünya rekorları kırıp kürsünün en üst basamağına çıkarak tarih yazmıştı. İlk kez bir kadın sporcumuz altın almıştı.

2004’te 21 olan kadın sporcu sayısı, 2008’de 19’du. Tekvandoda 57 kilonun finalinde Güney Koreli Lim Su-Jeong’a yenilen Azize Tanrıkulu yine de yüzleri güldürüyordu. Ünlü tekvandocu Bahri Tanrıkulu’nın kız kardeşi, abisinden dört yıl sonra gümüş madalya kazanmıştı. Çin’deki madalya tablosu yıllar sonra değişiyordu. Atletizmde 5 ve 10 bin metrede ikinci olan Elvan Abeylegesse ile halterde 48 kiloda ikinci olan Sibel Özkan’ın gümüş madalyaları sonradan doping nedeniyle geri alınmıştı.

Kafilede kadın damgası

Yaz Oyunları Londra 2012, bizim için adeta bir devrimdi. İlk defa erkekten fazla kadın sporcuyla temsil edilmiştik. Hem basketbol hem de voleybol takımlarımız bu büyülü organizasyonda ilk kez boy göstermişti. Açılış töreninde bayrağımızı da voleybolcu Neslihan Demir taşımıştı. Kafilemizde 48 erkek, 66 kadın sporcu vardı. Suat Hanım olmasa da Halet Hanım o günü görmüş; verdiği röportajlarda Berlin 1936’yı anlatmaya devam etmişti.

Rio 2016’da 103 kişilik kafilemizde 55 erkek vardı. Tekvandoda Nur Tatar, gümüşle başlattığı geleneği devam ettirmiş, bu sefer bronzda kalmıştı.

Tokyo rüyası

Tokyo 2020’de genel katılımcıların yüzde 48.8’i; Türkiye’yi temsil eden 108 sporcunun 49’u kadındı. Son Olimpiyat Oyunları öncesi kadın sporcularımızın kazandığı madalya sayısı beşti. Japonya’da tek bir organizasyonda bu rakamın egale edilmesi, tarihî bir başarı oldu. Türkiye gibi kadınların şiddetle, hak ihlalleri ve eşitsizlikle anıldığı bir ülkede gelen başarılar, binlerce kız çocuğuna da ilham verdi.

İlk kez Olimpiyat Oyunları'nda mücadele eden kadın boksörlerimizden Busenaz Sürmeneli altın, Buse Naz Çakıroğlu ise gümüş madalya aldı. Karatede Merve Çoban, tekvandoda Hatice Kübra İlgün ve güreşte Yasemin Adar’ın aldığı bronz madalyalar, Japonya’nın akılda kalan önemli başarılarıydı.

Sadece onlar mı, cirit atmada Eda Tuğsuz’un dördüncülüğü, modern pentatlonda da İlke Özyüksel’in beşinciliği hayal gibiydi. İkisi de ülkemizi Olimpiyat Oyunları’nda kendi alanlarında temsil eden ilklerdi. İkinci defa katıldığı Olimpiyat Oyunları'nda çeyrek final gören Kadın Voleybol Millî Takımı da bu sefer yarışı 5. sırada bitirmişti.

Tokyo’da madalya rekorunu kıran Türkiye, Fransa’ya büyük umutlarla gidiyor. Şimdiden milyonlar voleybolcularımızın sahne alması için gün sayıyor. Halet ve Suat hanımların 88 yıl önce açtığı kapı asla unutulmuyor.

Ali Murat Hamarat / Aposto

 

DİĞER 21 TEMMUZ’LAR

  • 365 - Richter ölçeğinde 8.0 büyüklüğündeki bir depremin tetiklediği tsunami, Mısır'ın İskenderiye kentini yerle bir etti. Kentte 5.000, çevresinde de 45.000 kişi hayatını kaybetti.
  • 1904 - Belçika'da yapılan bir araba yarışında 100 mil (161 km/saat) sınırı, bir Fransız tarafından aşıldı.
  • 1922 - İttihat ve Terakki önderlerinden Cemal Paşa, Tiflis'te Ermeniler tarafından öldürüldü.
  • 1946 - Türkiye'de ilk çok partili seçimler yapıldı. CHP 395, DP 64 Milletvekili kazandı.
  • 1960 - Sri Lanka'da Başbakan seçilen Sirimavo Bandaranaike, dünyanın ilk kadın başbakanı olma unvanını da almış oldu.
  • 1972 - Kanlı Cuma: IRA militanlarının Kuzey İrlanda'nın Belfast kenti yakınlarındaki eylemlerinde 22 bomba patladı: 9 kişi öldü, 130 kişi ağır yaralandı.
  • 1983 - Dünyanın en düşük sıcaklığı ölçüldü: Vostok İstasyonu, Antarktika: -89.2 °C.

 

21 TEMMUZ’DA DOĞANLAR

  • 1899 - Ernest Hemingway, Amerikalı yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (ö. 1961)
  • 1948 - Yusuf İslam, Amerikalı müzisyen ve şarkı sözü yazarı
  • 2000 - Erling Haaland, Norveçli futbolcu

 

21 TEMMUZ’DA ÖLENLER

  • 1992 - Yavuzer Çetinkaya, Türk oyuncu (d. 1948)
  • 2022 - Uwe Seeler, Alman futbolcu (d. 1936)
  • 2023 - Tony Bennett, Amerikalı müzisyen (d. 1926)

Yorumlar